Her yaş grubundan izleyiciye hitap eden “Orman Çocukları” adlı film, bugün sinema severlerle buluşuyor. Mehmet Ali Ercan’ın yapımcılığını, Mertcan Kesim’in ise yönetmenliğini üstlendiği bu filmde Seray Ercan, Mehmet Akif Kızışar, Çiçek Dilligil ve çocuk oyuncular rol alıyor. Türkiye’nin güneyinde, Muğla’nın Köyceğiz ilçesinde, kolektif bir çalışmanın eseri olan filmin senaryo yazarı Nihal Öztürk Cingöz ile film hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Film, İstanbul’dan gelen bir çocuk ekibi ile yerel bir çocuk grubunun birbirleriyle olan etkileşimlerini konu alıyor. Bu durum, aynı zamanda bir akran çatışmasını içeriyor. Ancak, bu çatışma şiddet içermemekte; aksine, çocukların birbirini anlama süreçlerindeki zorlukları ve şehir çocuklarıyla doğa ortasında yaşayan çocukların iletişim çabalarını gözler önüne seriyor.
Demir’in kaybolmasıyla başlayan hikaye, dostluk, cesaret ve doğayla uyum temasını odağına alıyor.
Cingöz, “Daha önce çocuk filmi senaryosu yazmamıştım ve ilk senaryomun kendi kitabım olmasını planlıyordum. Fakat ‘Başlayalım, beğenirseniz devam ederiz’ dedim. Yazdıkça onlardan geri dönüş alarak ilerledim ve üçüncüsünde devam etme kararı aldık” açıklamalarında bulunuyor. Ayrıca, “Çocuklarla çok iyi iletişim kurabilmem büyük bir avantajdı. Örneğin, yeğenlerimin bana anlattığı hikayeler ve okul arkadaşlarıyla olan ilişkilerinden faydalandım. Bir çocuğun nasıl davranacağını anlamak önemliydi çünkü bizim çocukluğumuzla şimdiki çocuklar arasında büyük farklar var; teknolojiyle dünyaya daha açıklar” diye ekliyor. Cingöz, bu bağlamda çocuklardan sürekli geri bildirim almanın önemine vurgu yapıyor. Ayrıca, yeğeni Mehmet Ali’nin bahsettiği Hira adındaki arkadaşını da örnek vererek, filmdeki Hira karakterinin bazı özelliklerini bu gerçek kişiden esinlenerek oluşturdum. “Gerçek Hira’yı da tanıyorum. Oyuncumuz da cast olarak çok güzel oturdu” şeklinde sözlerini sürdürüyor.
ÖZGÜR HAREKETLER
Filmin yönetmeni, özellikle Köyceğiz’in doğal güzelliklerini kullanma isteğini belirtiyor. Cingöz, doğa ve çocuk uyumuna odaklandıklarını ifade ederek süreci şu şekilde anlatıyor: “Hem doğayla iç içe bir yaşamı hem de çocuklarla uyumunu gösterebildik. Böylece doğaya olan saygı ve sevgiyi aktarmak daha kolay hale geldi. Ayrıca çocukların saflıklarını ve özgür hareketlerini doğa içinde daha rahat sergileyebilmeleri için bir imkân oluşturduk. Bu çok kıymetliydi. At çiftliği, bir tarafı ormanlık, bir tarafı dere, önü anayol olan, her anlamda elverişli bir mekândı.”