Oya’nın kendine has kahkahası, kulaklarımda yankılanıyor. Aklım sık sık Oya’ya kayıyor; sıcaklığını ve direnç gücünü düşünüyorum. Hayatına çarpan olumsuzlukları nasıl aştığını ve insanlara adeta bir ders veren olumlu tutumunu hatırlıyorum. İnceliği, yardımseverliği ve geniş bilgi birikimi aklımda canlanıyor. Öğrenme ve öğretme konusundaki tutkusunu göz önünde bulunduruyorum. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri tarafından nasıl saygıyla anıldığını düşünmeden edemiyorum. Üniversitelerdeki son olaylarda gençlerle birlikte sergilediği dayanışmayı ve ilkelerinden asla sapmadığını da hatırlıyorum. Ve elbette Shakespeare aşkını… Yıllar boyunca sarmaladığı Shakespeare tutkusunu düşünüyorum.
‘OYA BAŞAK: KAHKAHANIN DERİNLİĞİ’
Elimde İzzeddin Çalışlar tarafından kaleme alınan Oya Başak: Kahkahanın Derinliği adlı eser var. Sayfaları tekrar tekrar çeviriyorum. Oya, “Genç Oyuncular” dönemlerini keyifle anlatıyor… 1957 yılına ait anılar ve “Üniversitelerarası Gençlik Festivalleri” anıları canlanıyor zihinimde. Amerika’daki yüksek öğrenim dönemine uzanıyor, ardından Boğaziçi Üniversitesi’ndeki parlak hocalık günlerine geçiyor. Oya’nın, Aristoteles, Brecht, Camus ve Hanna Arendt gibi düşünürlerle birlikte Shakespeare‘e selam gönderdiği satırlarda yer alıyor. Shakespeare’in sadece oyunlarıyla değil, soneleriyle de nasıl derin bağlar kurduğunu öğreniyoruz: “Zamanın israfına karşı duran sadece sanattır” diyor Oya. “15. Sone’de Shakespeare, yıkıcı zamanın doğada var olan her şeyi nasıl etkilediğini anlatırken, insanların da aynı gökyüzü altında önce yeşerip sonra solduğuna vurgu yapar. İnsan gelişirken bir yandan da ölüme doğru yol alıyor.” Varoluş ile yok oluş arasındaki o yolculuğu titizlikle okuyucuya paylaşıyor.
SHAKESPEARE VE HAYATIN ANLAMI
İzzeddin Çalışlar, Oya Başak’ın anlatımlarını zevkle kayda almış. Kitapta, Oya’nın özel hayatından çok, “Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatı Bölümü’nün emeritus profesörü” kimliği ön plana çıkıyor. Oya’nın kendisi de esere ilişkin şu ifadeleri kullanıyor: “Bu kitap, benim kimliğimin ve niteliklerimin oluşumunu anlatırken bir biyografi olarak algılanmamalı. İçinde ailem, çocuklarım ve dostlarımdan çoğu yer almıyor. Eğitim almak ve eğitim vermek hayatımın büyük bir bölümünü oluşturdu. Bu nedenle sayfalarımda bana rehberlik eden hocalarım, çalıştığım bölüm, üniversitem ve elbette Shakespeare’i bulacaksınız…”
Kitabın finalinde ise şu etkileyici cümlelerle noktayı koyuyor:
“Shakespeare kadar yaşamın ikilemlerini, kargaşasını ve insanın açmazlarını yansıtan bir başka yazar düşünemiyorum. Nefreti ve aşkı en iyi anlatan odur. İnsanın hayatı boyunca karşılaşabileceği çeşitli ikilemleri, tüm sarsıcılığı ve yıkıcılığıyla ama aynı zamanda coşku ile yaşanan insan halleri; nefreti, aşkı, güzellikleri ve çirkinlikleri, sadakat ve ihaneti, gülmeyi ve ağlamayı onun kaleminden dinlememiş olsaydık, dünya bizim için farklı olurdu. Varlığı insanlık için bu denli önemli birinin, benimle ilgili bir anı kitabında ne işi olabilir? Kulağıma hayatın anlamını fısıldayacak değil ya… İşte bu kitabın hikâyesi böyle başladı.”
Hoşça kal sevgili dostum Oya Başak. İnsanlığın, hocalığın, güçlü karakterin ve kahkahaların hep aklımızda yankılanacak…