USD39,29
%-0.11
EURO44,78
%-0.54
BIST9.486,56
%0.12
Petrol66,47
%1.73
GR. ALTIN4.175,57
%-1.44
BTC4.125.059,34
%2.30
İstanbul
Ankara
İzmir
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkâri
Hatay
Iğdır
Isparta
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
  1. Haberler
  2. Gündem
  3. Bayramda Umut Arayışı: Özgürlük Yok!

Bayramda Umut Arayışı: Özgürlük Yok!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala


Bugün bayramın ikinci günü. İçimizde bir hüzün var; yüreğimizde bir burukluk. Düşünceleri yüzünden kırk kilit altında tutulanlarla özgürce bir araya gelene dek, ruh halimizde bir eksiklik hâkim. Bu günlerde, sevdiklerine sarılmak ve dirençlerini paylaşmak için cezaevi kapısında bekleyenlerin aklında sadece “umut” kelimesi olacak. Bu ülkenin kaderini içlerinde taşırken, yine kuşaklar boyunca anımsanan Tevfik Fikret‘in şu sözleri herkesin dilinde yankılanacak: “Çiğnendi, yazık, yine milletin ümmidi bülendi/ Kanun diye kanun diye kanun tepelendi!” Tarihimiz, pek çok yasak, gözdağı, baskı, sansür ve gizli sansürle dolup taşarken, dönemin padişahı “Serveti Fünun” dergisini Hüseyin Cahit‘in Fransız yazar Lacombe‘dan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” yazısı nedeniyle kapatmıştı; ancak Tevfik Fikret’lerin açtığı özgür düşünce yolunu kapatmayı başaramadı.

***

Nâzım, “Ben içeri düştüğümden beri/ güneşin etrafında on kere döndü dünya/ ona sorsanız: ‘Lafı bile edilmez/ mikroskobik bir zaman’/ Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün’” dizelerinde bu çaresizliği dile getirmiştir. Piraye‘ye yazdığı bir mektupta, “Size bir adet fotoğrafımı göndereceğim. Fakat aksiliğe bak, saçlarımızı yeni gelen müdürümüz sıfır numara ile tıraş ettirdi” diyerek içindeki özlemi de ifade etmiştir. İçeride, insanı özlemişti ve onu hapse gönderenlere bile dert anlatacak kadar yürekliydi: “Hapiste insan, insanın kıymetini biliyor. İnsan denilen mahluk yeryüzünün en ilgi verici şeyi. Bunun bir kitap cümlesi, bir lakırtı değil de, bir gerçek olduğunu insan ancak insansız kalınca yahut çok az insanla bir muhitte uzun yıllar zoru zoruna yaşatılınca anlıyor.”

***

Hasan İzzettin Dinamo, “Vatan Şarkısı” şiirinin yayımlanmasının ardından, “Yeni Edebiyat” dergisinin sahibi Suat Derviş tarafından kendisine verilen bir kâğıdı gördüğünde “O ne?” diye sordu. Kâğıtta, “Derginiz yazarlarından Hasan İzzettin Dinamo’nun Vatan Şarkısı şiiri, sınıfları ve zümreleri birbirine düşürücü mahiyette görüldüğünden, derginiz Vekiller Heyeti kararıyla süresiz olarak kapatılmıştır” yazılıydı. Bununla da sınırlı kalmamış, Dinamo, bir de yargılanarak cezaevine gönderilmiştir.

***

Sait Faik’in “Medarı Maişet Motoru” adlı eseri, “Yeni Mecmua” dergisinde önce tefrika edilmiştir. Sonrasında annesinin yardımıyla kitabını bastırmayı başarmıştır. Ancak romanın dağıtıma çıkmamışken Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılması üzerine Sait Faik yeni bir öykü kaleme aldı: “Kestaneci Dostum.” Bu öyküde, kestane pişiren çocuğun mangalına bir tekme atıldığı bir sahne geçiyordu. Çok geçmeden Sait Faik, yine karakoldan çağrıldı: “Kim attı tekme?” “Çocuğu bul! Okusun adam olsun. Kestanecilik etmesin!”

***

A. Kadir, 12 Eylül’de son şiirleri nedeniyle gözaltına alındı: “Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğu gecenin sabahında evimden alındım ve Samandra’da bir garnizona götürüldüm. Orada iki ay kaldım. Üç defa gözlerim kapalı sorguya çekildim. ‘Bütün yaşamın suç’ dediler bana. Tüm yaşamımın hesabını verdim.” O günlerden geriye kalan şu dizeler: “Dayan, yorgun yüreğim/ dayan/ sıkışsan da, çırpınsan da, çatlasan da/ dayan…”

***

Bu topraklarda aydınların ölümle burun buruna gelmeleri, dayatılan çileli yaşamın arkasındaki gerçekliği sorgulamamız gerekiyor. Bunun çok basit bir nedeni var! Böyle bir trajedi diğer geri ülkelerde yaşanmıyor çünkü orada aydın sayısı yok denecek kadar az. Genellikle ülkelerini terk etme yolunu tutmuşlardır. Bizde ise aydın düşmanlığı artık köklü bir siyasi gelenek halini almıştır. Kamplaşmanın kökeni bu gerçeklikte yatmaktadır!

***

Melih Cevdet Anday, “Yanyana” isimli kitabı nedeniyle yedi buçuk yıl hapis istemiyle karşı karşıya kaldığında Jean Paul Sartre’nin bir sözü aklına geldi: “Önemimizi Alman işgalinde anladık.” Bugün, örgütlenmiş cehaletin toplumsal çürümeye doğru adım adım ilerlediği; bağnazlığın başını alıp gittiği bir süreçte, uygarlık bilincimizin kaynaklarını korumak en büyük görevimiz olmalıdır. Melih Cevdet’i yedi buçuk yıl hapisle yargılayan zihniyetle, ülkeyi yangın yerine çevirenlerin karanlık yüzlerinin birbirine ne kadar benzediği ortadadır. Ancak bizim yangın söndürme ustalığımız, Spartaküs’lerden, Bedrettin’lerden, Pir Sultan’lardan, Melih Cevdet’lerden gelmektedir.

***

Sevgili Nihat Genç bugün yoğun bakımda. Onun yeniden hayata dönmesi hepimiz için bir direniş simgesi olacak. Dayan Nihat! Dayan!

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Bayramda Umut Arayışı: Özgürlük Yok!
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Girdap Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!