Yeni Türkiye’nin İlk Kurbanları: Medya!
ÖZEL HABER
Yeni Türkiye’nin temelleri atılırken ilk kurbanın medya olacağı aslında sürpriz değildi. Çünkü toplumun gözü, kulağı ve dili olan medya susturulmadan büyük bir dönüşüm mümkün değildi. İktidar da bunun farkındaydı; ilk hamleyi oradan yaptı.
Cem Uzan Vakası: İlk Gözdağı
Hatırlayın, 2000’li yılların başında Türkiye’nin en güçlü medya patronlarından biri Cem Uzan’dı. Televizyonları, gazeteleri, radyoları vardı. İktidarın karşısında duran seslerden biriydi. Ama kısa sürede başına gelenler, sadece ona değil tüm medya dünyasına verilmiş bir gözdağı oldu. Servetine el konuldu, hakkında davalar açıldı, Türkiye’yi terk etmek zorunda bırakıldı. Ve herkes anladı ki: İktidarın karşısına çıkanın sonu budur.
Doğan Grubu’nun Diz Çöküşü
Bir diğer kritik dönemeç 2009’du. Doğan Yayın Holding’e kesilen 4.8 milyar TL’lik vergi cezası, aslında tarihe geçecek bir mesajdı. O dönemin en büyük medya grubuydu Doğan; Hürriyet, Milliyet, CNN Türk gibi amiral gemilerini elinde tutuyordu. Cezalarla boğuldu, sonunda 2018’de Demirören Grubu’na satıldı. Türkiye’nin en köklü gazeteleri bir gecede “yandaş” çizgiye geçti. Manşetler değişti, köşe yazarları tasfiye edildi.
Gazetecilere Açılan Davalar ve Tutuklamalar
Sonrasında sıra gazetecilere geldi. Ahmet Şık, Nedim Şener, Can Dündar gibi isimler ya hapse atıldı ya da sürgün edildi. Yüzlerce gazeteciye davalar açıldı. Basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye her yıl birkaç basamak daha geriledi. Gazetecilik suç sayıldı, haber yapmak casuslukla eş tutuldu. Tüm acar ve ünlü gazeteciler kızağa çekildi. Gerçek ve belgeli haber yapacak gazeteciler yok edildi resmen. Nerede o eski Arena ve Uğur Dündar, nerede Objektif ve Kadir Çelik, nerede A Takımı ve Savaş AY, nerede Deşifre ve Mehmet Ali Önel, hepsi emekli yada işsiz bir köşede sadece izliyorlar.
Kapatılan Televizyonlar ve Gazeteler
15 Temmuz sonrasında ise OHAL KHK’larıyla yüzlerce gazete, televizyon ve haber sitesi kapatıldı. Taraf’tan Zaman’a, Samanyolu’ndan Bugün TV’ye kadar birçok medya kuruluşu tarihe karıştı. Binlerce gazeteci işsiz bırakıldı.
Sonuç: Tek Sesli Medya
Bugün ekranlara bakın: Farklı bir ses, farklı bir yorum neredeyse yok. Ana akım medya, iktidarın propaganda makinesi haline geldi. Tartışma programlarında aynı yüzler, aynı cümleler, aynı manşetler… Birbirinden farklıymış gibi görünen kanallar bile aynı merkezden yönetiliyor.
Ve en sonunda medya tamamen dönüştürüldü. Araştırmacı, sorgulayan, halk adına hesap soran “erkek” gazeteciliğin yerini; etek giydirilmiş, vitrin süsü yapılmış, iktidara yaranmak için soru sorar gibi görünüp aslında hiç sormayan bir gazetecilik aldı. Stüdyolarda ekran karşısına çıkanlar, iktidarın sözcüsü gibi davranır oldu. Hakikati arayan değil, iktidarın hoşuna giden soruları soran hatta cinayetlerin perde arkasını sözde ortaya çıkaran kahramanlar stüdyo “soruşturmacıları” ekranları doldurdu.
Ama unuttukları bir şey var: Hakikat asla yok edilemez. Baskıyla, tehditle, sansürle hakikat örtülse de, eninde sonunda halk kendi yolunu bulur. Bir zamanlar Esad zamanında ki Suriye’de aynı böyleydi, medya sadece hükümete hizmet eder ve iktidar ne isterse o yazılır çizilirdi. Bizim gittiğimiz yolda aynı senaryo ile yönetiliyor ama doğru yol olmadığını bu senaryonun sonrasını ve sonunu herkes tahmin ederken, söylenen tek bir şey var, biz bu yola çıkarken kefenimizi giydik ve çıktık sözcüğü oluyor. Yani bizim kimseden korkumuz yok! İşin içinde kellemizde olsa bildiğimiz yolda yani saltanat yolunda yolumuza devam deniliyor.
“Yeni Türkiye’nin ilk kurbanı medya oldu. Ama bu hikâyenin nasıl biteceğini, son kurbanın kim olacağını çok yakında halk yazacak.


