Bir Yüzükle Gelen Büyük Dönüşüm – Ekonomi

Bir ülkenin kalbi ekonomisidir. Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidar yolculuğu boyunca en çok tartışılan alan da yine ekonomi oldu. Çünkü ekonomi hem soframıza, hem cebimize, hem de geleceğimize doğrudan dokunan bir mesele.
İlk Yılların Baharı
2002’de iktidara gelen Erdoğan, ekonomik krizlerden bunalmış bir Türkiye devraldı. O dönemde enflasyon üç haneli rakamlara dayanmıştı, bankalar batmış, IMF kapısında uzun kuyruklar oluşmuştu. İlk yıllarda atılan adımlar ve küresel rüzgârın da etkisiyle ekonomi toparlandı.
-
Enflasyon tek haneye düştü.
-
Faizler geriledi.
-
Kişi başı gelir arttı, 3 bin dolardan 10 bin dolar seviyelerine çıktı.
-
IMF’ye olan borç sıfırlandı.
Mega Projeler ve Yatırım Dönemi
Toparlanan ekonomiyle birlikte yollar, köprüler, tüneller, havalimanları birbiri ardına geldi. İnşaat sektörü ekonominin lokomotifi oldu. Bankacılık güçlendi, finans sistemi derlendi. Türkiye, “G-20 masasında söz sahibi” iddiasıyla dünyaya açıldı.
Son Yılların Zorlukları
Ancak 2013 sonrası rüzgâr tersine dönmeye başladı. Gezi olayları, küresel krizler, 15 Temmuz darbe girişimi, pandemi ve ardından gelen Rusya-Ukrayna savaşı ekonomiyi zorladı.
-
Enflasyon yeniden çift hanelere, sonra da üç hanelere çıktı.
-
Türk Lirası ciddi değer kaybetti.
-
Alım gücü düştü, orta sınıf daraldı.
-
İşsizlik gençlerin en büyük sorunu haline geldi.
Güçlü Yanlar
-
Altyapı yatırımları ekonomiye ivme kattı.
-
Savunma sanayinde yerlilik oranı arttı, dışa bağımlılık azaldı.
-
Tarım ve sanayide ihracat rekorları kırıldı.
Zayıf Noktalar
-
Yüksek dış borç ve cari açık baskısı.
-
Düşük üretim, yüksek ithalat dengesi.
-
Vatandaşın cebini yakan hayat pahalılığı.
-
Dengesiz büyüme: Beton ekonomisi yerine üretim ekonomisine geçilememesi.
Sonuç
Ekonomi, Erdoğan’ın en büyük başarı ve en sert eleştiri alanı oldu. Bir yanda IMF’siz, borçsuz bir Türkiye; öte yanda yüksek enflasyon ve eriyen alım gücü… Bir yanda mega projeler; öte yanda vatandaşın cebine ağır gelen hayat pahalılığı.
Yiğidi öldür ama hakkını yeme: Erdoğan döneminde Türkiye ekonomisi ciddi bir büyüme ve dönüşüm yaşadı. Ancak bugün geldiğimiz noktada asıl soru şu: Bu büyüme ne kadar sürdürülebilir, ne kadar adil ve ne kadar halkın refahına dönüşüyor?