
Gece gece aklıma geldi diyorum ki; 18 yaş ve altına alkol sigara satılmadığı gibi 50 yaş ve üstüne ruj, 70 kilo ve üstüne tayt satışı yasaklansın evet…
Belki bir sihirbaz değildik ama bizde çok şeyimizi kaybettik be abemler. Neyse hadi ısıtın tabağı da beynimiz aydınlansın.
Bazılarını aptala yatırıp üzerine toprak atasım var, nur içinde yatasıcalar siziii.
Bu arada açılın ben doktorum. Şaka la şaka şaka; açılmayın sakın. Yarım silahçı, yarım hukukçu, tam komedyenim. Neyse az önce kapıda kaldım çilingir çağırdım geliyor, eğer kapıyı açmak için çok para isterse “hırsız” diye polise şikayet edeceğim.
Haa bu arada dün neydi la öyle, Sultanahmet Camii’nin iki minaresi arasına “Yaşasın Kraliçe Elizabeth” yazdıran neslin torunları iki hafta önce
30 Ağustos kutlaması için birbirini çiğnedi. İnsan şaşırıyor doğrusu.
Umarım bir gün benden ilk yardım almak zorunda kalmazsınız inşaAllah. Hiç kıyamam acı çekmenize, vururum şerefsizim. Ayükünüz mü bana.
“insanların ruhunu öldürüyorlar anne” demişti Maksim Gorki: “İşte asıl cinayet bu. Utanılacak bir cinayet. insanlar gün içinde kabalıkları, kalabalıklarıyla ne kadar da incitiyorlar degil mi ruhumuzu? Kalbimizi nasıl da kırabiliyorlar. Oysa Platon su nasihatte bulunur: “Nazik olun. Çünkü karşılaştığınız herkes farkında olmadığınız zorluklarla boğuşuyor.
Dikkat ediyor muyuz buna ? Anlamaya çalışıyor muyuz insanları yargılamadan önce? Unutuyor muyuz yoksa herkesin bir kalbi oldugunu? Pessoa’dan bir alıntı yapayım yeri gelmişken: “Kimseyle alay etme. Kimseyi küçük görme. Kalbinin en ücra kösesinde bile yapma bunu. insan yaşamı alaya alınmayacak kadar hüzünlü ve ciddidir” Çogu zaman unutsak da gerçek bu… Ressam Van Gogh geçirdiği bir kriz sonrası kendisine sıktığı bir kurşunla yaralanıp evine geldiginde şu sözü sayıklayıp hayata veda etmişti: “Hüzün sonsuza dek sürecek. Sürmesin, sürdürmeyelim.
İnsanları incitmeyelim…
Ömür kısıtlı, Nefesler sayılı, Günler sınırlı!
Elbet sonumuz gelecek, İyi kişiler de ölecek, kötüler de. İnançlısı da gidecek,
İnanmayanı da. Yani demem o ki hepimiz gelip geçiciyiz. Hepimiz öleceğiz.
Yalnızca İzzet, mülk ve güç sahibi Allah (cc) baki kalacak.
İşte o yüzden bir anlık olan Mutluluğu iyi tutun aklınızda. Mutluluk uzun uzadıya yaşanılacak bir şey değildir. Acılar uzun yaşar. Mutluluk bir andır ve o an için yaparsın her şeyi. Zaten uzun süren bir şey olsa bu kadar değerli olmaz. Tıpkı adamlık gibi; her erkeğin harcı değildir “Adamlık” sadakat ister, mertlik ister, saygı ister, dik duruş ister, yani önce karakter ister.
Nasılsa herşey, vücut bulduğu köklere geri döner. Bedenimiz toprak olur, Kanımız su,
Isımız ateş, Soluğumuz ise Hava.
Yani anlıyacağınız; ahenkle doğanlar, ahenkle ölürler. İşte taa burdan selam olsun “Adam”lığından ödün vermemiş yolbaşçılarımıza. Büyük çoğunluğunu hasretle, özlemle ve rahmetle yad ediyoruz.
İnsan hayatının 3 evresi vardır hatırlayalım;
1- Tavuk göğsü tatlısının tavuktan yapıldığını sandığın dönem.
2- Tavuk göğsü tatlısının tavuktan yapılmadığını öğrendiğin dönem.
3- Tavuk göğsü tatlısının gerçekten de tavuktan yapıldığını öğrendiğin dönem…
Rabbim ben ve alayınızın hayatında ki eksiklikleri tez zamanda doldursın
Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…
Unutmadan; Cesaret bulaşıcıdır…
10 kuruşluk pul ve imza…
“Okuyucular üzülmesin, çünkü; Bozkurtlar dirilecektir.”