Dostun Kaleminden Gelen Satırların Ardından…

Yazan: Alper Tekbaş
Bazı yazılar vardır, seni anlatır ama senin bile fark etmediğin yanlarını gösterir.
Haluk Girti’nin “Alper Tekbaş neyin peşinde?” başlıklı yazısı, tam da öyle bir yazıydı.
Bir dostun gözüyle yazılmış ama satır aralarında yılların dostluğunu, gazeteciliğin ortak acılarını ve gerçeğin peşinden koşmanın yorgunluğunu taşıyan bir yazıydı.
Evet Haluk dostum, bazen turizm yazarken, bazen bir haberin izini sürerken kendimizi bambaşka bir girdabın içinde buluyoruz.
Bir otelin lobisinde başlayan bir sohbet, bir bakmışsın insanların hayal kırıklıklarına, dolandırılmış emeklerine uzanıyor.
Ve o noktada “turizm haberciliği” bir sektör yazısından çıkıyor, insan hikâyesine dönüşüyor.
Ben sadece seyahat etmeyi değil, insanların hikâyesine tanık olmayı seçtim.
Bazen o hikâyeler ağır geliyor, bazen de üstü örtülmüş gerçekler insanın vicdanını sızlatıyor.
Ama senin de dediğin gibi; eğer bir gazeteci bu acıyı duymuyorsa, artık o kalem bir ruh taşımıyordur.
İtiraf edeyim dostum; bazen ben de “fazla mı karışıyorum bu işlere” diye düşünürüm.
Ama sonra bir mağdurun, bir emekçinin sesi kulağıma gelir:
“Hocam, bari siz yazın…”
İşte o zaman anlarım ki; biz bu mesleği seçmedik, bu meslek bizi seçti.
Senin kaleminden çıkan o satırları okurken hem gururlandım hem duygulandım.
Çünkü yıllardır birlikte aynı yolu yürüyen iki gazetecinin kaderi de aslında aynı:
Yalanın, korkunun, suskunluğun karşısında doğruyu savunmak.
O yüzden diyorum ki sevgili dostum:
Biz neyin peşindeyiz biliyor musun?
Bir manşetin değil, bir vicdanın peşindeyiz.