Eski Türkiye’den Yeni Türkiye’ye: 25 Yılın Sessiz Devrimi mi, Görünmez Çöküşü mü?
Haluk GİRTİ / Analiz Haber
1. Başlangıç Noktası: 2000’lerin Başında Türkiye
Yıl 2002…
Ekonomi krizde, siyasette parçalanma var, medya yorgun, halk umutsuz.
Bürokrasinin hâlâ belirleyici olduğu, askeri vesayetin gölgesinde bir Türkiye…
İktidarlar değişiyor ama düzen aynı kalıyor.
Yani halkın iradesi sandığa giriyor ama devletin derin kodları hep aynı kalıyor.
Yeni bir dönem vaadiyle sahneye çıkan “Yeni Türkiye” söylemi işte bu noktada doğdu.
Ama 25 yıl sonra bugün, “yeni” denilen şeyin gerçekten ne kadar yeni olduğu tartışmalı.
2. Siyaset: Vesayetten Mutlak Güce
Eski Türkiye:
Koalisyonlar, ideolojik çatışmalar, her krizde erken seçim.
Devlet aklı güçlü, hükümetler zayıf.
Yeni Türkiye:
Tek merkezli yönetim, güçlü lider figürü, sistem değişikliği (Cumhurbaşkanlığı Sistemi).
Fakat güçlü liderin olduğu yerde, kurumlar zayıfladı.
Devlet aklı bireyselleşti, hesap verilebilirlik azaldı.
Bir zamanlar “asker devleti yönetiyor” derdik,
şimdi “tek adam yönetiyor” deniyor.
Yani vesayet şekil değiştirdi, sadece üniformadan cekete geçti.
3. Medya: 4. Kuvvetten Yayın Ofisine
Eski Türkiye:
Gazeteler güçlüydü, manşetlerle hükümetler devrilirdi.
Medya, iktidarın değil, patronların elindeydi.
Ama yine de araştırmacı gazetecilik vardı.
Yeni Türkiye:
Medya, artık holding değil, merkezden kontrol edilen ekranlar.
Eleştiri “ihanet”, sorgu “düşmanlık” sayılıyor.
Gazeteciler işten atılmakla kalmıyor, bazıları ülkesinden kaçıyor.
Yani haberin gücü azaldı, propaganda gücü arttı.
“Basın özgürlüğü endeksi” her yıl biraz daha geriliyor.
Gerçeği yazmak cesaret, susmak geçim yolu haline geldi.
4. Ekonomi: Sanayiden Betona, Üretimden Tüketime
Eski Türkiye:
Sanayi yatırımı ön plandaydı, özel sektör büyüyordu.
Enflasyon yüksekti ama üretim vardı.
Yeni Türkiye:
Rant ekonomisi, inşaat patlaması, dış borç artışı…
“Büyüme” rakamlarla var, ama sokakta yok.
İhracat azaldı, ithalat arttı.
Tarım çöktü, üretici borçlu, genç işsizlik rekor seviyede.
Yani ekonomi büyüdü ama halk küçüldü.
5. Din ve Toplum: İnanç mı, Gösteri mi?
Eski Türkiye:
Laiklik tartışmaları sertti, dini değerler bastırılıyordu.
Ama toplumda bir “saygı mesafesi” vardı.
Yeni Türkiye:
Dindarlık serbest ama din siyasetin merkezine taşındı.
İman, ekranlara taşındı — rıza yerine ritüel öne çıktı.
Camiler doldu, vicdanlar boşaldı.
Tarikatlar devlete sızdı, eğitim dini kadrolarla yönlendirildi.
Sonuç: İnanç görünür oldu ama öz kayboldu.
6. Eğitim: Bilim Geriledi, Ezber İlerledi
Eski Türkiye:
Yetersizdi ama köklü bir Cumhuriyet eğitim geleneği vardı.
Köy Enstitülerinin ruhu hâlâ bazı öğretmenlerde yaşıyordu.
Yeni Türkiye:
Eğitim reformları durmadan değişti.
Sınav sistemleri, müfredatlar, öğretmen politikaları — hepsi deneme tahtası.
Nitelik düştü, ezber yükseldi.
Üniversite çok, bilim yok.
Diploma var, düşünce yok.
7. Dış Politika: “Yurtta Sulh”tan “Sahada Olmaya”
Eski Türkiye:
Batı eksenli, diplomatik denge politikası vardı.
AB hedefi, NATO güvencesi, “yurtta sulh” çizgisi.
Yeni Türkiye:
Sert dış politika, askeri operasyonlar, “sahada ve masada olma” söylemi.
Kimi zaman başarılı, kimi zaman yalnızlaştırıcı.
Sonuç: Dost azaldı, düşman çoğaldı, itibar karmaşık hale geldi.
8. Toplum Psikolojisi: Umuttan Kutuplaşmaya
25 yıl önce halk “değişim” diyordu.
Bugün halk “huzur” diyor.
Çünkü artık umut değil, yorgunluk hakim.
Toplum ikiye bölündü:
“Bizden olanlar” ve “bizden olmayanlar.”
Kardeşlik yerini kimliklere bıraktı.
Sosyal medya meydanına sıkışan bir ulus olduk:
Bağıran çok, dinleyen yok.
SONUÇ: Eski Türkiye’yi Eleştirdik, Yeni Türkiye’yi Anlatamadık
Eski Türkiye’de özgürlük azdı ama umut vardı.
Yeni Türkiye’de teknoloji var ama güven yok.
Eskiden devletten korkardık, şimdi birbirimizden korkuyoruz.
25 yılın sonunda geldiğimiz yer şu:
Adını değiştirdik ama sistemi yenileyemedik.
Gerçek dönüşüm, ancak vicdanla olur —
ve o, hâlâ beklemede.
Haluk Girti – Girdap Haber, Girdap Analiz
“Tarihi değiştirenler değil, tarihi unutanlar kaybeder.”


