Siyasette Yaş Sınırı Şart

Akıl ve Beden Sağlığı Yeri Gelince Halktan İsteniyor da, Siyasetçiden Neden İstenmiyor?**
Siyasette bir gerçeği konuşmanın zamanı geldi. Bu ülkede 65 yaşını geçen her vatandaş, en ufak bir işlemde bile doktor raporuna, “yapabilirlik” testine, sağlık değerlendirmesine tabidir. Ehliyet yenilemeden tutun birçok resmi işleme kadar devlet, haklı olarak, “Bu kişinin akli ve bedensel durumu bu işi yapmaya uygun mu?” diye sorar.
Peki o devletin başına geçen, milletin kaderine yön veren, savaş-darphane-faiz-kararname düğmesine dokunan siyasetçiler için aynı kriter neden uygulanmaz?
Neden?
Bu ülkede milyonların hayatına etki eden kararları, artık yürümekte zorlanan, konuşurken kelimeleri birbirine karıştıran, hafızası zayıflayan, sağlığı tartışmalı hale gelen insanlar alabiliyor. Bir memur, bir şoför, bir işçi emeklilik yaşını doldurduğunda kenara çekilmek zorundayken; devletin en tepesindeki siyasetçiler için bu kural yok. Tam tersine, yaş ilerledikçe koltuk daha da kutsallaştırılıyor, “tecrübe” adı altında her şeyin üstü örtülüyor.
Oysa tecrübe başka bir şeydir, sağlıklı karar verme kapasitesi bambaşka.
Bugün dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde, hem devlet başkanları hem milletvekilleri için aktif sağlık raporları istenir. Yaşlı bir siyasetçinin karar verme yetisi, refleksleri, hafızası, kriz yönetimi becerisi bilimsel testlere tabi tutulur. Çünkü bu bir koltuk değil; bu bir milletin kaderidir.
Türkiye’de ise bir siyasetçi, ister 70 olsun ister 85… hâlâ en kritik kararların başında olabilir. Sadece kendi partisini değil, ülkenin kaderini etkileyebilir. Üstelik doktor raporu yok, sağlık değerlendirmesi yok, denetim yok. Herkes için geçerli olan “65 yaş üstü sağlık güvencesi” şartı onlara gelince buhar oluyor.
Ben buradan soruyorum:
Bir vatandaştan beklenen sağlık şartı, neden bir siyasetçiden beklenmez?
Siyaset, bir ülkenin geleceğini belirlemekse; bunu yapan insanların akıl, zihin ve beden olarak sağlıklı olması bir lütuf değil, zorunluluktur.
Bugün bir pilot, yaş sınırını geçtiği anda uçağa binemez.
Bir hâkim belli bir yaşın üzerinde karar veremez.
Bir doktor, refleksleri zayıfladığında ameliyata sokulmaz.
Bir işçi yaş sınırını geçtiğinde çalışamaz.
Peki milyonlarca insanın kaderini ilgilendiren kararları veren siyasetçi neden “doktor raporuna tabidir” denilmez?
Bu çelişki değil de nedir?
Benim önerim net:
Siyasette yaş sınırı getirilmeli.
65 yaş üstü siyasetçiler, tıpkı vatandaş gibi sağlık raporuna tabi tutulmalı.
Ülkeyi yöneten herkesin zihinsel fonksiyonları, karar verme yetisi ve beden sağlığı bilimsel olarak test edilmeli.
Bu ülke, nefes alıp verirken zorlanan, tansiyonu kriz geçiren, cümle kurmakta zorlanan insanların “kader planı” çizemeyeceği kadar ciddî bir ülkedir.
Siyaset, koltuk değil sorumluluktur.
O sorumluluğu taşıyacak olanın da önce sağlıklı olması gerekir.
Aksi halde, halkın yaşamını kısıtlayan kurallar sadece halka uygulanmış olur — ki bu da demokrasinin değil, çifte standardın adıdır.
Bu yazı bir sitem değil, bir uyarıdır. Çünkü ülke öyle bir girdabın içinden geçiyor ki… Yanlış bir imza, yanlış bir karar, yanlış bir refleks milyonların hayatını değiştirebilir.
Halk nasıl sağlık raporuyla sınanıyorsa, onu yönetenler de sınanmalıdır. Yaşını başını almış, ayakta durmaya takati kalmamış hatta sunum yaparken bile kendi aklıyla değil kendisine akıl hocaları tarafından hazırlanmış yazıları prontor aracılığıyla halka okuyan yöneticilerle bu ülke yönetilemez. Ben şahsen bundan sonra ki seçimlerde adayların yaş oranlarına bakıp öyle oy kullanacağım, 65 yaşın üstünde ki adaylar yada aday adayları ile benim işim olmaz.
Tüm insanlara sağlıklı ve mutlu hayırlı hafta sonu diliyorum.