İnsanlığınızdan Utanın!
“İnsanlığın Yüz Karası: Bu Gezegenin Nimetine Layık Değiliz”**

Gerçekten de insanlığın haline “yuh” demekten başka söz kalmadı.
Elimizdeki nimetin farkında değiliz.
Bize cömertçe sunulan bu gezegeni hoyratça tüketiyor, sonra da utanmadan başka gezegenlerde yaşam arıyoruz.
Hangi yüzle?
Hangi hakla?
Biz bu cenneti cehenneme çevirmiş bir tür olarak, başka bir gezegene burun kıvırmadan önce aynaya bakmayı öğrenmeliyiz.
Dünya bize nefes verdi, su verdi, toprak verdi, güneş verdi…
Biz ne yaptık?
Nankörlük.
Hem de tarihte eşi benzeri görülmemiş bir türden.
Biz aslında bu nimetlerden yararlanmaya bile hak kazanamamış yaratıklarız. Bu gezegen bize çok büyük geldi; biz ise onun kadar büyük olamadık. Dünya misafirperverdi, biz ev sahibine saldıran arsız misafirler gibi davrandık.
Sadece doğayı değil, dünyadaki tüm canlıların haklarını çiğnedik.
Ağaçların, hayvanların, denizlerin, havanın…
Hepsinin hakkına tecavüz ettik.
Üstelik pişkinliğimizi yüzsüzlükle süsleyip buna “medeniyet” dedik.
Kimse kusura bakmasın ama insanlık bugün bulunduğu yerde hak ederek değil, gasbederek duruyor.
Biz bu gezegene uyum sağlayamadık, bu gezegeni kendimize zorla uyarladık.
Hayvanları öldürdük, ormanları yaktık, suları zehirledik.
Sonra da utanmadan “Dünyada yaşam zorlaştı, Mars’a gidelim!” dedik.
Mars mı?
Biz dünyaya bile layık değiliz, dünyayı yaşanmayacak hale kadar getirdik, şimdi birde Mars yolculuğuna heves ettik..
Bu kadar bencil, bu kadar vicdansız, bu kadar kendini kandırmaya hazır bir tür belki de ilk defa görülüyor. Savaşlar çıkarıyoruz, güç gösterisi adı altında her yeri bombalıyoruz, canlıları yok ediyoruz, toprağı talan ediyoruz… Yetmiyor; yaptıklarımızı aklamak için yeni masallar yazıyoruz.
Medeniyet dediğimiz şey beton yığınlarından, petrol türevlerinden ve sonsuz bencillikten ibaretse…
O zaman insanlık zaten çoktan batmış demektir.
Doğanın nefesini kestik.
Hayvanların yaşam alanlarını çaldık.
Çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras kirli bir dünya oldu.
Sonra da çıkıp insanlığın ne kadar “büyük başarılar” elde ettiğini konuşuyoruz.
Büyük olan tek şey var:
İnsanoğlunun bencilliği.
Ve o bencillik, hepimizi topyekûn yok oluşa sürüklüyor.
Asırlardır var olan bu gezegen bir mucizeydi.
Biz ise insanlar olarak mucizeyi sömüren, tüketen, yok eden bir tür olduk.
Doğa bize her gün aynı soruyu soruyor:
“Siz kimsiniz ki?”
Evet… Biz kimiz?
Dünyanın nimetini hak etmeyen, diğer canlıların yaşam hakkını gasp eden, utanmaz bir tür yaratık, adımı İNSAN…
Ve gün gelecek, dünya bizden hesap soracak.
Haklı olarak. İşte o zaman da iş işten geçmiş olacak.