Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürlüğü, Ankara ve İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun ortak projeleriyle, dünya korku edebiyatının simgelerinden biri olan Kont Dracula‘yı sahneye taşıyarak dikkatleri üzerine çekti. Bu proje, Türkiye’deki tiyatro sahnesine yeni bir soluk getirirken, aynı zamanda klasik eserlerin sahnelemesini de teşvik ediyor.
Oyunun başrolündeki Kont Dracula karakterini Devlet Tiyatroları Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tamer Karadağlı canlandırdı. Karadağlı’nın performansı, izleyiciler tarafından büyük beğeni topladı ve karakterin karanlık ve gizemli doğasıyla bütünleşti. Bu durum, izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunarak, sahnenin nasıl kullanılacağı konusunda yeni bir vizyon sergiledi.
Oyunun sahnelemesi ise büyük bir titizlikle hazırlandı. Tayfun Güneyer tarafından yönetilen oyunda, dekor tasarımı Hakan Dündar ve Nur Sinem Mete tarafından gerçekleştirildi. Kostüm tasarımı ise Uğurkan Erez ve Erol Albayrak tarafından hazırlandı. Bunlar, oyunun atmosferini desteklerken, karakterlerin psikolojik derinliğini de vurguladı. Işık tasarımı ile sahneye yaşam katan Akın Yılmaz, görsel deneyimi daha da zenginleştirdi.
Oyunun müzikleri İlke Ulaş Kuvanç tarafından bestelenirken, sahnelerdeki hareket düzenini şekillendiren koreografi Yıldız Venedik‘e aitti. Bu birliktelik, ‘Kont Dracula’ adlı eseri sahneye taşırken, hem görsel hem de işitsel unsurlarla zengin bir deneyim sundu. Tüm bu unsurların bir araya gelmesi, oyunun genel başarısına büyük katkı sağladı.
Tamer Karadağlı’nın atanması sonrasında yapmış olduğu “Çalışmayacaksınız istifa edin. Lale Devri bitti” açıklaması ise, hem tiyatro çevrelerinde hem de genel kamuoyunda büyük yankı buldu. Karadağlı’nın böyle radikal bir mesaj vermesi, Türk tiyatrosunda bir dönüşüm sürecine işaret etmekte olup, sanatçıların sorumluluklarını ve teatral disiplinin önemini vurguladı.
Bu proje ile birlikte Devlet Tiyatroları, hem klasik eserlerin sahneye taşınması hem de modern tiyatro anlayışının benimsenmesi açısından önemli bir adım attı. Kont Dracula oyunu, sadece bir gösterim değil, aynı zamanda tiyatronun ve sahne sanatlarının geleceğine dair bir vizyon oluşturuyor. Dolayısıyla, izleyiciler sadece bir performans izlemekle kalmayacak, aynı zamanda kültürel bir mirasa da tanıklık edecekler. Böylece, Türk tiyatrosu uluslararası alanda da kendini göstermeye başlayacak.