Van ilinde Çocuk Gelişimi bölümünde 21 yaşında üniversite öğrencisi olan Rojin Kabaiş’in başına gelenlerin ardındaki gizem hala çözülemedi. Rojin, kaldığı üniversite yurdunun akşam yemeğinden sonra dışarı çıkmıştı; ancak akşam yemeğinden sonra yurduna dönmedi. Arkadaşları, uzun bir bekleyişin ardından durumu polis ekiplerine bildirdi ve Rojin’in cansız bedeni 18 gün sonra bulundu. Bu trajik olay, ailesinin yaşadığı acıyı daha da derinleştirirken, Rojin’in ölümü ve bu ölümü takip eden soruşturmalara dair sorular havada kalmaya devam ediyor. Ailesi, kızlarının başına ne geldiğini öğrenmek ve katillerinin bulunması için mücadele etti.
Rojin’in babası yaptığı bir açıklamada, toplumda adaletin eşit şekilde sağlanmadığına dikkat çekerek, “Zengin değilim ya ondan bulunmadı bir şey, sesimizi kimse duymadı. Zengin olsaydım çoktan bulurlardı çocuğumun katilini.” ifadelerini kullanarak durumun ciddiyetine vurgu yaptı. Bu açıklama, yalnızca bir baba için değil, aynı zamanda tüm topluma dokunan bir mesaj niteliği taşıyor. Babasının bu duygusal ifadesi, ülkedeki adalet sisteminin işleyişine dair kaygıları gözler önüne seriyor. Eğer yeteri kadar veri yoksa bunun nedenleri üzerinde düşünmek gerekir; ihmal veya sistematik bir eksiklik mi söz konusudur? Bu durumu sorgulamak ve acılı ailenin sesi olmak, hepimizin bu konudaki sorumluluğudur.
Rojin’in trajedisi akıllara, sosyal medyada hedef gösterildikten sonra evinin kundaklandığı ve hayatını kaybettiği Necla Teyze’yi getiriyor. Necla Teyze’nin evinde soba ve ocak bulunmadığı halde çıkan yangında hayatını kaybetmesi, aynı zamanda cezasızlık duygusunun toplumda nasıl bir yara açtığını gösteriyor. Masum insanların şiddet ve cinayetlere maruz kalması, artık toplumsal bir cinnet haline dönüşmüştür. Ülkede her gün insanlar felaketlerle yüz yüze geliyor ve bu ölümlerin ardındaki açıklamalar yetersiz kalıyor. Toplum, bu belirsizlik ve korku içerisinde günlük yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
Artık “Acaba başıma ne gelecek?” korkusuyla yaşayan bireyler haline geldik. Adliye kapılarını zorlayan, hukuk mücadelesi veren aileler, toplumun adalet arayışındaki yalnızlığını pekiştiriyor. Şule Çet, Ceren’in babası ve Münevver’in ailesi gibi daha birçok insan, adalet talep etmek için mücadele karşısında durmak zorunda kalıyor. Bu kişilerin hikayeleri, medyada ve sosyal platformlarda geniş bir kitle tarafından takip ediliyor. Duyarlı bireylerin bu hikayelere desteği sürse de, sosyal medya üzerinden yürütülen bu adalet arayışları, insanları yıpratmaya devam etmektedir. Ama bu durumu kabullenmek istemiyorsak, mücadeleden vazgeçmemeliyiz. Hayatını kaybetmiş olan insanların anısına saygı göstermek adına bu savaşı sürdürmek zorundayız.
Kadın cinayetleri davalarını dikkatle takip eden biri olarak, adalet arayışlarına duyarlı olan herkesi sosyal medya hesaplarında bu konuları paylaşımı desteklemeye çağırıyorum. Her paylaşım, belki de bir davanın çözüm süreçlerine katkı sağlayabilir. Bu gücün, sistemdeki zulmü duyurarak ortaya çıkabileceğinin bilincinde olmalıyız. Bugün, hem Necla Teyze hem de Rojin için mücadeleye devam etme kararlılığındayız. Cinsiyet eşitliği ve adaletin sağlanması için yapılan her seslendirme, bir adım ileri gitmek demektir. Bu yolda yalnız olmadıklarını hissettirmek, acılı ailelerin yanında olmak hepimizin görevi.