Ressam ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, sürpriz bir sergi ile bahara merhaba diyor. Sanatseverlerle buluştuğu bu yeni sergisinin adı “Gölgenin Arkasındaki”. 19 Nisan tarihine kadar Galeri Merkür’de sergilenecek olan bu eserler, yalnızca sanatseverlere değil, aynı zamanda toplumsal bir amaca da hizmet ediyor. Sergide yer alan eserlerin belirli bir kısmının gelirleri, Bayburt’ta bulunan Baksı Müzesi’nin “Kadın Eğitimi Merkezi” projesine bağışlanacak.
Koçan, yeni sergisinde Bayburtlu kadınların yaratıcılığı ve sabrıyla ürettikleri geleneksel el işlerini kendi özgün sanatsal diliyle harmanladı. Kadınların boncuk örgü tekniğini çağdaş bir yorumla ele alan Koçan, bu sergide tığ işlerin yer aldığı saçları ve Anadolu’da ekmek ile yemek pişirme geleneklerini yeniden yorumlayarak, kadınların ekmek kazanma mücadelesini sanatla birleştiriyor. Koçan, Bayburtlu kadınların boncuk örgülerinden yarattıkları “güneş” motifleri ile bir ‘güneş senfonisi’ ürettiklerine dikkat çekiyor.
ZANAAT VE SANATIN BİRLEŞİMİ
Bir sanatçı olarak Koçan, sergiyi “Gelenekle çağdaşı buluşturan, geleceği arayan, geçmişin dünyasındaki geleceği arayan bir sergi” ifadeleriyle tanımlıyor. Bayburt’ta kurduğu Baksı Müzesi aracılığıyla her zaman yerel kadın gücüne ve yaratıcılığa alan açtığını dile getiren Koçan, bu sergide de kadın dünyasına katkıda bulunuyor. Baksı Müzesi’nde özellikle kadın odaklı bir yönetim sistemi benimsediklerinin altını çizen Koçan, “Türkiye’deki en büyük sorunumuz özellikle doğuda, kadınların üretim dışında tutulması meselesidir. Asıl mesele o. Bu nedenle de biz artık bir kadın istihdam merkezi inşa ediyoruz. Bu sergi, o fikrin bir sonucu. Kadınlar boncuk işi ve tığ işi yapalım dediler, biz de onlara atölyemizde herkesin kendi güneşini yapması için fırsat verdik” diyerek kadın emeğinin bu projedeki önemine dikkat çekiyor.
Koçan, sanat ve halk sanatları arasındaki hiyerarşinin kaldırılması gerektiğini ifade ediyor. “Kadında böyle bir temel var. ‘Gel Zaman Git Zaman’ sergisinde de yan yana koyduk, yayladaki kadın kentteki kadar yaratıcı, kreatif. Bunun için bu hiyerarşiye itirazım var. Üst sanat, alt sanat diye bir ayrım olmamalı” şeklinde konuşuyor. Sanata olan bakış açısını da çözümler üzerinden geliştiriyor; “Art zamanlılık olabilir, bu hiyerarşi ya da alt-üst ayrımı olmamalı” diyor.
Serginin kavramsal bütünlüğünde, “gölge” kadının mahremiyetini, “arkası” ise bu mahremiyetin iç dünyaya yansıyan izdüşümlerini simgeliyor. Koçan, “Gölge, aslında geriye doğru ittiğimiz şeylerdir. Kendimizi daha çok gölgeler olarak temsil etmeye yönlendirilmişiz. Halbuki orada bir gerçeklik var. Ben o gerçekliğe ulaşmayı amaçladım” diyerek kadınların mahremiyetine dair derin bir anlayış sergiliyor. Bu durum, aynı zamanda zanaat ve çağdaş sanat arasındaki derin çatışmayı da içeren bir meseledir. Koçan, “Tüm bu meselelerin arkasında telaffuz edilememiş olanları anlamlı birkaç cümle ile kurmak gerekmektedir” diyerek serginin önemini vurguluyor.