Millet Olarak Deprem Paranoyası Olduk!
Büyük İstanbul Depremi Korkusuna İstanbul’dan Kaçma Planları Yapılıyor…
Yazan: Haluk GİRTİ
İstanbul, yıllardır hem tarihin hem de doğanın göbeğinde yaşamış, görkemli geçmişiyle dünyanın ilgisini çeken bir kent. Ama bu kadim şehrin üzerinde dolaşan görünmez bir tehdit var: büyük bir deprem.
Bilim insanları yıllardır uyarıyor. Marmara Denizi’nin altında biriken enerji, her geçen gün biraz daha fazla “ben geliyorum” diyor. İstanbul halkı ise, her sarsıntıda yüreği ağzına geliyor. Artık öyle bir noktadayız ki, insanlar valizlerini toplamaya, yeni bir hayatın planlarını yapmaya başlamış durumda. İstanbul’dan kaçış başlıyor… Kimisi Trakya’ya, kimisi Ege’ye, kimisi Karadeniz’in tenha köylerine yöneliyor.
Peki, bu korku gerçek mi? Evet.
Peki, bu korku yönetiliyor mu? Ne yazık ki hayır.
Afet yönetimi kağıt üzerinde güçlü olabilir, ama halkın güveni kırılmış durumda. Her yağmurda göle dönen yollar, çürük raporlarına rağmen ayakta duran binalar, deprem toplanma alanlarının AVM’ye çevrildiği bir düzende insanlar neye güvenebilir?
Deprem değil, ihmal öldürür. Bunu en acı şekilde yaşadık. Ama ders almak bir yana, geçmişin hatalarını hâlâ sürdürüyoruz. Ve bu halk, çaresizlik içinde ya yeni şehirler arıyor ya da “kader” deyip beklemeye devam ediyor.
Kaçmak çözüm mü?
Bir yönüyle evet. Kendini ve sevdiklerini korumak isteyen insanları kim suçlayabilir? Ama diğer yönüyle hayır… Çünkü bir şehir yalnızca taş yığınından ibaret değildir. İstanbul gibi bir kent, terk edilerek değil; bilimin ışığında, aklın yoluyla, dayanıklı yapılarla yaşatılabilir.
Asıl mesele kaçmak değil, dirençli bir şehir yaratmak.
Bunun için ise dürüst yöneticiler, şeffaf denetimler, deprem master planına sadık bir belediyecilik gerekiyor.
Korkarız ki eğer bu irade gösterilmezse, İstanbul’dan yalnızca insanlar değil; tarih, kültür, gelecek de kaçacak…
Ve işte o zaman, yalnızca bir deprem değil, bir medeniyetin çöküşü yaşanacak.