Kapadokya, doğal güzellikleri ve tarihi yapıları ile ünlü bir bölge olarak, son zamanlarda Devrent Vadisi’nde meydana gelen yeni bir inşaat faaliyeti ile gündeme gelmiştir. Bu faaliyet, doğal bir tepeden Devrent Vadisi’nin manzarasını izleme şansını sunan bir çelik cam manzara terasının inşaatıdır. 70 adet fore kazık üzerine inşa edilmesi planlanan bu teras, hem yerel halkın hem de uzmanların tepkisini çekmiştir. Uzmanlar, bu tür yapıların bölgeye yapacağı olumsuz etkiler konusunda uyarılarda bulunarak, Koruma çabalarının giderek azaldığına dikkat çekmektedirler.
Kapadokya’nın benzersiz doğal ve kültürel değerlerinin, kalabalık ziyaretçi gruplarının talepleri doğrultusunda yapılan bu tarz projelerle tehdit edildiği belirtiliyor. Özellikle 3. dünya ülkelerinde sık sık görülen, kitle turizmini teşvik eden projelerin, Kapadokya gibi değerli koruma alanlarında geri dönülmez hasarlara yol açabileceği vurgulanmaktadır. Bu koşullar altında, doğal alanların korunması ve yapılaşmanın kontrol altına alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Uzmanlar, “Kapadokya artık koruma çabasından uzaklaşıyor” yorumunu yaparak, bölgenin doğal avantajlarının her geçen gün kaybolduğunu ifade etmektedir.
Ayrıca, yoğun balon turizmi ile birlikte gelen araç trafiği sorunu da gündeme gelmektedir. Peri Bacaları’nın bulunduğu alanlara otoyollar açılması, doğal güzelliklerin zarar görmesine neden olmaktadır. Özellikle Aşk Vadisi’ndeki doğal patikaların otoyola dönüştürülmesi, turizmi geliştirmek bir yana, bölgenin doğasına zarar vermektedir. İnşaat faaliyetlerinin yarattığı molozların vadilere dökülmesi, Kapadokya’nın doğal yapısını olumsuz etkilemekte ve bölgedeki ekosistem dengesini bozmaktadır.
Kapadokya’nın korunmasına yönelik öneriler arasında araç girişinin sınırlandırılması, ziyaretçi sayısının azaltılması ve doğal ortamın daha dikkatli bir şekilde korunması yer almaktadır. Bu bağlamda, uzmanlar, turizm anlayışının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini ve bölgenin korunmasına dikkat edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu tür projelerin, Kapadokya’nın eşsiz doğasını tehdit ettiğinin altı çizilmekte ve kamu yetkililerinin daha dikkatli ve sorumlu davranması gerektiği vurgulanmaktadır.
Kapadokya, geçmişte milli park statüsündeyken, 22 Ekim 2019 tarihinde bu statüden çıkarıldı. O tarihten itibaren yapılan eleştiriler, projelerin bölgeyi büyük yapılaşmalara açtığı yönünde yoğunlaşmaktadır. Yeni yapıların inşaatı ve çevreye uyumsuz projelerin hayata geçirilmesi, bölgenin doğal ve tarihi yapısını tehdit etmektedir. Gelen ziyaretçi sayısındaki artış, kitle turizminin sancılarını da beraberinde getirmiştir; bunun sonucunda bölgedeki doğal denge bozulmuş ve yaban hayatı tehdit altına girmiştir.
Kapadokya’nın uluslararası düzeyde tanınan bir turizm destinasyonu olması, beraberinde çeşitli sorunları da getirmiştir. Diğer ülkelerde uygulanan örneklerle karşılaştırıldığında, sürdürülebilir turizm yaklaşımlarının uygulanmaması, bölgenin değerlerini tehlikeye atmaktadır. Şili’nin Paskalya Adası’nda, Tayland’ın Maya Koyu’nda ve Venedik’te ziyaretçi sayılarının sınırlanması gibi önlemler, doğal ve kültürel mirasların korunması açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak, Kapadokya’nın korunması, yalnızca yerel halkın değil, bölgeye gelen tüm ziyaretçilerin ortak sorumluluğundadır. Kapadokya’yı sadece turizm açısından değil, aynı zamanda gelecek nesillere aktarılması gereken bir miras olarak görmek ve korumak amacıyla toplumsal bir bilinç oluşturulmalıdır. Hem doğal yapının, hem de kültürel değerlerin korunması için gerekli adımların acilen atılması gerektiği anlaşılmaktadır.