Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB), yarım yüzyıl sonra sahneye tekrar taşıdığı ölümsüz aşk hikayesi olan “Romeo ve Juliet” operasının prömiyerini başarıyla gerçekleştirdi. Bu operanın, William Shakespeare‘in dünyaca ünlü eserinden uyarlaması olması, onu kültürel bir etkinlik haline getirdi.
Prömiyer, Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk‘ün öncülüğünde ve sanatseverlerin yoğun katılımıyla, Opera Sahnesi’nde yapıldı. 1975-1976 sezonunda sahnelenmiş olan “Romeo ve Juliet” operası, 50 yıl aradan sonra Aytaç Manizade rejisiyle yeniden izleyicilerin karşısına çıktı. Bu gösterim, hem geçmişe bir yolculuk hem de sanatın sürekli yenilenen yönünü gözler önüne serdi.
Gösterim öncesinde sahneye çıkan Tan Sağtürk, izleyicilere bir konuşma yaparak operanın derin anlamını vurguladı. Sağtürk, “Böylesine evrensel hikâyeler yalnızca estetik bir deneyim sunmakla kalmaz, toplumlar arasında empati ve anlayış köprüleri kurar, bizleri daha derin bağlarla birbirimize bağlar” diyerek, sanatın insanları bir araya getirmekteki gücüne dikkat çekti.
Ayrıca, bu etkinlik, Ankara’nın kültürel yaşamında önemli bir yer tutan Devlet Opera ve Balesi’nin, klasik eserleri sahneleyerek sanatseverlerle buluşturma misyonunun devam ettiğinin de bir göstergesi oldu. “Romeo ve Juliet” operası, dramatik yapısı ve müziği ile göz doldururken, izleyenler için unutulmaz bir deneyim sundu.
ADOB, yıllar içerisinde birçok başarılı projeye imza atmış ve Türk sanatına katkıda bulunmuş bir kurum olarak, bu operanın sahnelenmesiyle birlikte geçmişiyle olan bağını güçlendirmiş oldu. Sanatın evrenselliği ve kültürel etkileşim konularında önemli bir rol oynayan bu tür etkinlikler, toplumların bir araya gelmesine ve farklı kültürlerin tanıtılmasına büyük katkı sağlıyor.
Özetle, Ankara Devlet Opera ve Balesi, 50 yıl aradan sonra sahneye koyduğu “Romeo ve Juliet” operası ile hem geçmişe bir selam durdu hem de günümüz sanatına ışık tutma görevini yerine getirdi. Tan Sağtürk‘ün ilettiği mesaj, sanatın birleştirici rolü ve insanların duygularında yarattığı derin etkiler, bu tür etkinliklerin ne denli önemli olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.