İktidarın söylemleri ile gerçekler arasında büyük bir uçurum olduğunu belirten Suiçmez, özellikle Anneler Günü vesilesiyle bu konuyu gündeme getirdi. “Bugün, Anneler Günü’nde iktidarın söylemleri ve gerçekler arasında derin bir uçurum bulunuyor” diyerek 2025’in ‘Aile Yılı’ olarak ilan edilmesine rağmen kadınların hayatında gerçek anlamda olumlu bir değişiklik olup olmadığını sorguladı. Kadınların çocuk sayısına ve doğum yöntemlerine kadar yapılan müdahalelerin, onları gerçekten koruyan adımlarla desteklenmediği eleştirisini getirerek, “Bir çocuk yetmez, iki, üç hatta dört çocuk” söylemi ile kadınların doğurganlığı üzerinde baskı kurulduğunu ifade etti. Ayrıca bir bakanın, “çocuğunuz yoksa aile değil, sadece karı kocasınız” sözleriyle kadınlara yönelik yanlış bir tanımda bulunduğunu vurguladı.
Suiçmez, iktidarın çocuk sayısının artırılması konusundaki vurgusuna karşın, çocuk ölümlerinde yaşanan artışa göz yumduğunu belirtti. 2022 yılında binde 9,2 olan bebek ölüm oranının, 2023 yılında binde 10,0’a, beş yaş altı çocuk ölüm oranının ise binde 14,5’e yükseldiğini aktardı. Türkiye’de beş yaş altı çocuk ölüm hızının Avrupa Birliği ortalamasının üç katına çıktığını vurgulayan Suiçmez, bu durumun annelerin mutluluğunu ciddi şekilde etkilediğini sözlerine ekledi. İktidarın çocukların ve kadınların haklarını yeterince koruyamadığına dikkat çekerken, sokak saldırılarında, denetimsiz otel yangınlarında veya eğitim merkezlerinde kaybedilen çocuklar için kimsenin bu kayıpları sorgulamadığını belirtti.
Kadına yönelik şiddet konusundaki gelişmeler de oldukça olumsuz bir tablo çizmektedir. “2020’den bu yana 1700’ün üzerinde kadın katledildi. 2024 yılında en az 394 kadın ve 259 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu” diyen Suiçmez, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından kadına yönelik şiddetin arttığını belirtti. İktidarın bu cinayetleri önlemeye yönelik somut adımlar atmadığını vurgulayarak, kaygı verici istatistikler sundu.
Sosyal yardımların da yetersiz olduğuna işaret eden Suiçmez, iktidarın aile destek programları ve çocuk yardımları konusunda verdiği rakamların gerçekte ailelerin çocuklarını sağlıklı bir şekilde beslemesine bile yetmediğini ifade etti. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın, hane başı gelir dilimlerine göre 850-1.250 TL arasında değişen Aile Destek Programı ödemelerini 2025 başında sonlandırdığını, bu durumun yoksul aileler için bir güvencenin daha ortadan kaldırılması anlamına geldiğini belirtti.
Engelli çocuk sahibi annelerin de yeterli destek görmediğini belirten Suiçmez, Evde bakım yardımı hesaplanırken KYK burs ve kredi ödemelerinin aile gelirine dahil edilmesinin haksız bir durum olduğunu dile getirdi. “Son 10 yılda sosyal yardım alan hane sayısının iki katına çıkarak yaklaşık 5 milyona ulaştığını” ifade eden Suiçmez, bu durumun her beş aileden birinin yardıma muhtaç hale geldiğini gösterdiğini vurguladı. Kadınları çalışma hayatından uzak tutan iktidarın bu sosyal yardım politikalarının aileleri yoksulluğa mahkum ettiğini söyledi.
Kadın istihdamındaki durum da oldukça iç açıcı değil. Suiçmez, “Kadınların işgücüne katılımı erkeklerin yarısı kadardır” diyerek Türkiye’nin bu alandaki sıralamasında 29 OECD ülkesi arasında son sırada yer aldığını belirtti. “Aileyi, çocuğu ve anneyi korumak söylemlerle mümkün değil” diyen Suiçmez, bu tür politikaların, kadını yoksulluğa, şiddete ve işsizliğe mahkum ettiğini ifade etti. Kadınların demokratik haklarını kullandıkları için gözaltına alınıp tutuklandığını, barınma ve eğitim haklarının ortadan kaldırıldığını vurguladı ve bu şartlarda annelerin mutlu olmasının mümkün olmadığını dile getirdi.