USD39,59
%-0.32
EURO45,67
%-0.99
BIST9.311,88
%-2.19
Petrol74,23
%7.02
GR. ALTIN4.345,98
%1.44
BTC4.170.300,72
%0.71
İstanbul
Ankara
İzmir
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkâri
Hatay
Iğdır
Isparta
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
  1. Haberler
  2. Gündem
  3. Attilâ İlhan 100 Yaşında: Edebiyatın Kaptanı

Attilâ İlhan 100 Yaşında: Edebiyatın Kaptanı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk edebiyatının önemli figürlerinden biri olan, “Şiir ve roman ustası” olarak anılan Attilâ İlhan, bugün 100 yaşına girdi. Sayısız edebi eseriyle birçok genç yazara ilham kaynağı olan ünlü şair, yazar, düşünür, gazeteci, senarist ve eleştirmen, Türk edebiyatına bıraktığı kalıcı mirasla tanınmaktadır.

İLK ŞİİRİ ‘İLKBAHAR’

Attilâ İlhan, 15 Haziran 1925’te, savcı Bedrettin Bey ile Memnune Hanım’ın ilk çocuğu olarak İzmir’in Menemen ilçesinde dünyaya geldi. Divan şairi olan babası emekli olduktan sonra avukatlık yapmaya başlamasıyla birlikte aile İzmir’e yerleşti. Attilâ, ilkokulu Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu ve Karşıyaka Ortaokulu’nda tamamladı. Edebiyata olan ilgisi, babasının vasıtasıyla daha öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiirini, 3. sınıftayken “İlkbahar” ismiyle yazan İlhan, ortaokulda roman yazmaya da yöneldi.

16 yaşındayken, İzmir Atatürk Lisesi’nde birinci sınıfta, mektuplaştığı bir kıza ilettiği Nâzım Hikmet şiirleri nedeniyle 1941 yılında komünizm propagandası yapmaktan tutuklanmış ve okuldan uzaklaştırılmıştır.

ÖDÜL ‘CEBBAROĞLU MEHEMMED’LE

Tutukluluğunun ardından üç hafta gözetim altında, iki ay hapiste kalan İlhan’a, Türkiye’de okula devam edemeyeceğine dair bir belge verilmiştir. Ancak babasının hukuk mücadelesi sayesinde, 1944’te Danıştay kararıyla okuma hakkını tekrar kazanarak İstanbul Işık Lisesi’nde eğitimine devam etti.

Lise son sınıfında, habersiz olarak amcasının katıldığı CHP Şiir Armağanı ödül töreninde “Cebbaroğlu Mehemmed” adlı şiiriyle ikincilik ödülü aldı. 1946 yılında liseden mezun olan İlhan, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu ve bu dönem boyunca “Gün” ve “Yığın” dergilerinde çeşitli şiirler yazdı. 1948 yılında, 23 yaşında toplumsal duyarlılıkla kaleme aldığı ilk şiir kitabı “Duvar”ı kendi imkânlarıyla yayımladı. Bu kitapta, İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği gerginlikleri ve toplumsal temaları ele aldı.

Aynı yıl, Fransa’nın başkenti Paris’e gitme kararı aldı ve 1950’li yıllarda yaşamının altı yılını İstanbul, Paris ve İzmir arasında geçirdi. Paris’te bulunduğu süre boyunca sosyal ve siyasi gözlemler yaptı ve bunları gelecekte yazacağı roman ve şiirlerde kullandı.

PARİS’TEN SONRA SİNEMA YAZARLIĞI

Paris sonrası Türkiye’ye dönen Attilâ İlhan, 1951’de “Gerçek” gazetesinde yazdığı bir yazı sebebiyle hakkında soruşturma açılmasıyla bir kez daha Paris’e gitmek durumunda kaldı.

Kendisi Türkiye’ye kesin dönüş yaptıktan sonra, üniversite eğitiminin son yılında okuldan ayrılıp 1953’te “Vatan” gazetesinde sinema eleştirmenliği yapmaya başladı. Aynı yıl ilk romanı “Sokaktaki Adam”ı yayımlayan İlhan, bugüne kadar yazdığı 10 romanı yayınlamadı ve bu durumu bir söyleşisinde “Yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatıyorlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır” sözleriyle ifade etti.

1957 yılında Erzincan’da askerliğini yapan İlhan, ardından sinema projelerine yönelerek Yeşilçam için çalışmaya başladı. Metin Erksan ve Fikret Hakan gibi isimlerle yaptığı derin sohbetlerde “Toplumcu sinema nasıl olmalı?” sorusunun yanıtını aradı. 15’e yakın senaryo kaleme alarak, “Kartallar Yüksek Uçar”, “Yarın Artık Bugündür” ve “Sekiz Sütuna Manşet” gibi dizilerle tanınır hale geldi.

MAVİ’NİN ÖNCÜSÜ

Mavi dergisinin öncüsü olan İlhan, şiir kariyerinin başlarında halk şiirleri ve yaklaşık 200 gazel yazmış, ilerleyen dönemlerde ise Nazım Hikmet’in üslubundan etkilenmiştir. Gazeteciliğe başladığı süreçte “Seçilmiş Hikayeler”, “Kaynak” ve “Ufuklar” dergilerindeki yazılarında, “Bobstil ve alafranga” şeklinde adlandırdığı “Garipçiler” akımının karşısında durmaktaydı. 1952-1956 döneminde yayımladığı “Mavi” isimli dergi, Orhan Duru ve Ferit Edgü gibi yazarların da katkısıyla “Mavi” akımının gelişmesine zemin hazırladı. İlhan, gazetemizin başyazarı İlhan Selçuk’un, vefatından sonra yazdığı yazıda onu saygıyla anarak “Attilâ İlhan’ın Cumhuriyet’teki yorumları çeşitli tartışmalara yol açtı. Bu tartışmaların tümü devrimci kapsamda gelişmiştir.” ifadelerine yer vermiştir.

Attilâ İlhan’ın kişiliği, devrimci yönleriyle romantik taraflarının birleşimi olarak düşünülmüştü. “Üçüncü Şahsın Şiiri” adlı eserinden dört dize bu özelliği sergileyen bir örnek olarak gösterilmektedir:

‘Gözlerin gözlerime değince

felaketim olurdu ağlardım

beni sevmiyordun bilirdim

bir sevdiğin vardı duyardım’

Ömür biter, şiir bitmez, devrim sürer, dostluklar tükenmez.

İLHAN’IN KÖŞE YAZARLIĞI

Babasının vefatından sonra sekiz yıl boyunca İzmir’de kalan İlhan, burada Demokrat İzmir gazetesinin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiştir. Daha sonra Gelişim Yayınları’nda görev alan şair, Milliyet, Güneş, Yeni Ortam, Söz, Meydan ve Cumhuriyet gibi gazetelerde de uzun yıllar köşe yazarlığı yapmıştır. Türk edebiyatında “Kaptan” takma adıyla anılan İlhan, senaryolarında “Ali Kaptanoğlu” ismini kullanırken; “Beteroğlu” adıyla da “Yücel” dergisinde şiirlerini yayınlamıştır.

DUVAR

ben bir duvarım hiç güneş görmedim

sen hiç güneş görmemiş bir başka duvar

yüzümüz benek benek tahta kurusundan

ve sinemiz baştan başa ak üstünde karalar

– kelepçeden kahroldu kahroldu bileklerim

– sıyrılıp çıktım artık ölüm korkusundan

– dilim dilim sırtımdaki yaralar

ben demirbaşım sığır siniriyle dayak yedim

biz de duvarız dinliyen duyan düşünen duvarlar

bizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk

ve bizim kucağımızda kasırgalı insanlar

yüzündeki deniz parlaklığıyla durur hatıramızda

o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk

o zaman mayıs’tı yağmurlar başımızda

bir cumartesi akşamı girdi kapımızdan

gözlerinde kıpkızıl diken diken öfkesi

adeta birden bire aydınlandı zindan

onu böyle görünce nasıl da korkmuştuk

sapından fırlamış bir balta gibi çehresi

ve omuzlarında delikanlı gölgesi

o zaman mayıs’tı yağmurlar başımızda

o sırt üstü yatağında yatardı

sımsıcak gözleri şimdi bile aklımdadır

bir sana bakardı bir bana bakardı

dışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır

toprak ana bütün zincirlerinden çözülmüş

sabahlar akşam üstleri manolya gibi parlak

tarlaların yüzü gülmüş

işte her akşam geçtiği denize çıkan sokak

ah işte annesi annesi sevgilisi

işte biz dinliyen duyan düşünen duvarlar

işte o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk

dışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır

bizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk

o bir kaç defa kartal gibi gitti kartal gibi döndü

çığlıklarını değil kırbaç sesini duyduk

biz duvarız neyleyim gözlerimiz ağlamayı bilmez

onu bir gece sabaha karşı büsbütün götürdüler

kendi gitti ismi kaldı yadigâr bağrımızda

o zaman mayıs’tı yağmurlar başımızda

ya biz idam duvarıyız karşımızda çok insan öldürdüler

onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık

temelimiz kanla beslendi ama nedense uzamadık

öyle bakmayın bu yaralar şerefli yara değil

getirirler vururlar biz öyle dururuz

yağmurlar gözyaşı bulutlar mendil

elimizden ne geldi de yapmadık

ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz

onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık

bir mayıs sabahı toprak rezil gök rezil

yıldızlar küfür gibi yüzümüze tükürür gibi

şafak sancılarıyla iki büklümdü ufuk

ve simsiyah çamur gibi bir manga ortasında

siyaset meydanına geldi dev yumruklu çocuk

bulutlar eğilip alnının terini sildiler

ve mermiler birdenbire ölümü getirdiler

o düştü biz yine ayakta kaldık

halbuki ne kadar yorgunuz

öyle bakmayın bu yaralar şerefli yaralar değil

ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Attilâ İlhan 100 Yaşında: Edebiyatın Kaptanı
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Girdap Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!