USD39,13
%-0.05
EURO44,77
%0.44
BIST9.351,11
%0.80
Petrol65,73
%0.15
GR. ALTIN4.212,49
%-0.22
BTC4.111.253,52
%-0.34
İstanbul
Ankara
İzmir
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkâri
Hatay
Iğdır
Isparta
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
  1. Haberler
  2. Gündem
  3. Boğaziçi’nde Oya Başak’ın İzleri ve Mirası

Boğaziçi’nde Oya Başak’ın İzleri ve Mirası

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Prof. Dr. Oya Başak’ı kaybedeli bir hafta oldu. Onun cenazesindeki çelenklerden birinde, “çocukların” ifadesi yer alıyormuş. Üç çocuğun annesi olmasının yanı sıra, Boğaziçi Üniversitesi’nde yetiştirdiği binlerce öğrencinin de öğretmeni olmuştu. Gençleri sevgiyle kucaklayan, onların yaşamında derin etkiler bırakan bir hoca olarak hatırlanıyordu. Söylenene göre, dersliklere girdiğinde koridordan gelen sesiyle ortama sıcak bir hava getiriyormuş.

Arnavutköy Koleji’nin 1955 mezunu olan Oya, okulun yıllığında yer alan kepli fotoğrafının altındaki yazıda bir “kelebek” olarak tanımlanıyordu. Arkadaşları onun için: “Oya, çiçeklerle dolu bahçesinde; renkleri görebilen bir gözle, güzelliği ve uyumu algılayabilen bir duygu gücüyle, yaşamın harika melodisini duyabilen bir kulakla var olur.” Bu sözler gençlik coşkusu ile söylenmiş değil, Oya Başak seksenlerinin eşiğindeyken bile öğrencilerinin sadece bilgiyle değil, Boğaziçi’nin eşsiz doğasının tadını çıkarmaları için çaba harcamıştır.

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NDE ÇAĞDAŞ İLKELERİN TEMELLERİNİ ATTI

Oya Başak’ın Boğaziçi Üniversitesi ile olan bağı, kuruluşundan bu yana (yaklaşık altmış beş yıldır) çok özel bir yere sahipti. Üniversitede “insan bilimciliği” disiplinini kurarak, başkanlığını üstlendiği Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünde öğrencilerinin yanı sıra üniversitedeki diğer gençlerin de kültürel ve sanatsal dersler almasını sağladı. Bunun ötesinde, daha çağdaş eğitim koşullarına ulaşmalarını sağlamak için yönetsel alanlarda da çaba göstermiştir. Oya, toplumsal zekâsı yüksek bir ilişkiler ustasıydı. Sadece ders veren ve yayın yapan bir akademisyenin ötesinde, 1971’den bu yana Boğaziçi Üniversitesi’nde pek çok kültürel etkinliğin gerçekleştirilmesinde öncü bir rol üstlenmiştir. Ülke genelinde kaynak yaratma konusunda gösterdiği çaba, öğrenci bursları ve ek binalar gibi kritik ihtiyaçların karşılanmasında etkili olmuştur.

ÜNİVERSİTESİNE GİRİŞİ ENGELLENDİ

Boğaziçi Üniversitesi’nde süregelen huzursuzluk, beşinci yılına girdi. Oya Başak, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin direnişinde her zaman yanlarında olmuş ve üniversitenin geleceği için savaşan önemli bir simge haline gelmiştir. Yaklaşık iki buçuk yıl önce, protesto gösterilerine katıldıkları gerekçesiyle, ders verme yetkisi olan çoğu emekli on öğretim üyesine üniversiteye izinsiz giriş yasağı getirildi. Oya da yıllar boyu süren emekleriyle bu cezadan etkilenenler arasında yer aldı. Ancak bu durum onu yıldıramadı.

TİYATROYA OLAN TUTKUSU

Oya Başak ile kırk yılı aşkın bir süre meslektaş ve dost olarak beraberiz. İlişkimiz hem akademik hem de tiyatro odaklıdır. Oya, tiyatro kariyerine oyuncu olarak başlamış ve 1957’de kurulan, Türk tiyatrosuna yeni bir soluk getiren amatör Genç Oyuncular Topluluğu’na katkıda bulunmuştur. Zamanla tiyatronun kuramsal alanda uzmanlaşarak, yetkin bir tiyatro hocası haline gelmiştir. Özellikle Shakespeare oyunlarıyla büyük bir bağlantı kurmuştur. Ayrıca, tanıdığım en tutkulu tiyatro seyircilerinden biri olarak, yurtiçinde ve yurtdışında izlediği oyunların sayısı oldukça fazladır.

Kendisine, “yazmadığı” için kızar, benim yazdığım her metin sonrası daima telefon açarak beni kutlardı. Bu alçakgönüllülük akademik dünyada pek sık rastlanan bir davranış değil. Ama Oya tüm bu özellikleriyle çok farklıydı.

Oya Başak’ın yaşamının farklı alanlarında yanında oldum: Dost toplantılarında, tiyatro oyunlarında, akademik çalışmalarda, “kırmızı halı” açılışlarında, evinde ve okulunda… Her durumda, öğrencilerinin tanımladığı gibi “anlatılamaz, yaşanır” bir kişilikti: Nazik, şık, güzel, samimi, bol kahkahalı… Girdiği her ortamı aydınlatan ve dünyayla barışık bir şekilde kişiliğine güvenen bir yüz ifadesine sahipti. (Oya’yı tanımayanların İzzeddin Çalışlar’ın “Kahkakanın Derinliği”/Remzi Kitabevi/ adlı eserini okumalarını tavsiye ederim).

Oya Başak, bu dünyadan ayrıldığından beri, yaz mevsimi bir türlü gelmiyor. Belki de kahkahalarının artık duyulmaz olması bu hüznün sebebi?

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Boğaziçi’nde Oya Başak’ın İzleri ve Mirası
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Girdap Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!