CHP, 40 yıl aradan sonra 31 Mart seçimlerinde birinci parti olarak çıkmasıyla birlikte tarihi bir dönemecin eşiğine gelmiş durumda. Bu büyük başarı, partinin ilk genel seçimde farkı açarak iktidar olma potansiyelini taşıyor. Eğer doğru hamleler yapılırsa, CHP, 5 yıl boyunca Türkiye’yi yönetme fırsatını elde edebilir. Ancak, yönetimde hangi kadrolarla ilerleyecekleri hala belirsizliğini koruyor.
Ekrem İmamoğlu, parti içerisinde öne çıkan isimlerden biri olarak dikkat çekiyor. Eğer kendisine bir aksilik gelmezse, Cumhurbaşkanlığı adaylığına yükselebilir. Ancak Türkiye’nin dinamik yapısı göz önünde bulundurulduğunda, her şeyin nasıl gelişeceği kestirilemez. İmamoğlu, 23 Mart’ta yapılacak ön seçime tek aday olarak katılacak. İzmir’den başlattığı kampanyanın ikinci ayağında iktidarın kalesi Kayseri’ye de uğradı ve burada büyük bir ilgiyle karşılandı.
İmamoğlu’nun İzmir ve Kayseri’deki konuşmaları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a meydan okuma üslubunu içeriyordu. Gittiği her yerde ciddi bir popülarite yakalayan İmamoğlu, adeta bir rüzgar estiriyor. AKP il yöneticileri de genel merkeze gönderdiği raporlarda bu rüzgarı doğruluyor. Ancak, İmamoğlu hakkında devam eden hukuki süreçler ve açılacak yeni davalar, partinin destek aldığı bu güçlü dalgayı nasıl etkiler bilinmez. Eğer Erdoğan, İmamoğlu’ndaki bu rüzgarı tersine çeviremeyecek olursa, muhtemelen durum yargıya taşınacaktır.
CHP, bu belirsizlikler karşısında hazırlığını sürdürüyor. Ön seçime katılmayan fakat halkta ciddi bir karşılığı olan “Sakin güç” Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi yönünde karar alındı. Özgür Özel ve il başkanlarının yaptıkları görüşmeler neticesinde bu konuda bir itirazın olmazlığı da dikkat çekiyor. Özellikle CHP’li belediye başkanlarının Mansur Yavaş’a duyduğu saygı ve sevgi, onun adaylığı açısından önemli bir etken. Ankara’da iki dönemdir başkanlık yapan Yavaş, ilçe belediye başkanlarıyla olan ilişkilerinde samimiyet ve etkili bir yönetim anlayışı sergilese de, bu özelliği CHP içerisinde daha da pekişiyor.
Bu süreçte, yargıda bekleyen dosyalar da merak konusu. Örneğin, Bülent Arınç’ın “Kupon kupon sattığı” iddialarıyla gündeme gelen eski Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında yürütülen davaların durumu, kamuoyunda tartışılmakta. Doğru Parti Genel Başkanı Rıfat Serdaroğlu’nun kaleme aldığı yazıda, Reza Zarrab’ı tutuklayan Savcı Bharara’nın açıklamalarına, özellikle Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek’in Bank Asya hesabına yatan büyük meblağlarla ilgili iddialara da yer verildi. İddialara göre, 70 milyon doların 5 seferde Osman Gökçek’in hesabına gönderildiği belirtiliyor. Bu konunun araştırılması ve bu durumda kamuoyunun bilgilendirilmesi yönünde çağrılar yapılıyor.
Sonuç olarak, CHP’nin geleceği ve içindeki dinamikler bakımından önümüzdeki dönem, hem İmamoğlu’nun hem de Mansur Yavaş’ın etkisini sorgulayan bir süreç olacaktır. Bu belirsizlikler ve yargı süreçleri, partinin politikalarını ve kamuoyundaki algısını şekillendirecek unsurlar arasında yer alıyor.