Güner, takım sporları ve bireysel sporlardaki doping kontrol süreçlerine dair önemli açıklamalarda bulunarak, doping kontrol örneği toplama yöntemini ve uygulamalarını detaylandırdı. Özellikle bireysel ve takım sporları arasında performans faktörlerinin farklılık gösterdiğini vurguladı. Güner, “Bireysel sporlarda dayanıklılık, atletizmde güç, uzun mesafe koşusu ve yüzme dayanıklılık gerektirirken, kısa mesafe yüzme ise daha fazla güç gerektirir. Takım sporlarında ise dayanıklılık ve kuvvet dışında teknik beceri, taktik, koordinasyon ve karar verme yetisi gibi birçok performans faktörü devreye girmektedir.” şeklinde konuştu.
Güner, takım sporlarında doping radarına yakalanan sporcu sayısının bireysel branşlarla karşılaştırıldığında daha az olup olmadığını ele alarak, “Dünyada ve ülkemizde neredeyse tüm takım sporları için doping kontrolü yürütülüyor. Her spor dalı için detaylı bir risk değerlendirmesi gerçekleştiriyoruz. Doping eğilimleri ve spor dallarına göre yapılan kontrollerin istatistiklerine bakıldığında, halterde 2022 yılında alınan 100 örnekten 1,8’inin yasaklı madde içerdiği, futbolda ise 1000 örnekten yalnızca 3 veya 4’ünün bu durumu gösterdiği anlaşılmaktadır.” dedi. Aynı zamanda, Amerikan futboluna dair verilerle bu konuda çarpıcı bir istatistik sundu; 100 örnekten 2,9’unda yasaklı madde tespit edildiğini belirtti.
Güner, doping kontrol süreçlerindeki çeşitliliğe ve kontrol yöntemine de değinerek, “Her spor dalı için sporcu analizlerimizi yapıyor, önceki doping sonuçlarını ve sporcuların performans düzeylerini dikkate alarak hedefe yönelik doping kontrolleri planlıyoruz. Dünya Dopingle Mücadele Ajansı’nın (WADA) geliştirdiği algoritmalar doğrultusunda, artık sporcuları kura çekim sürecinden ziyade belirli kriterlere göre seçiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Doping kontrollerinin nasıl yapıldığı ve hangi alanlarda yoğunlaştıkları hakkında daha fazla ayrıntı veren Güner, “Müsabaka dışındaki kontrollerin önemi, sporcuların etkili performans gösterememesi için kullanmamaları gereken yasaklı maddeleri müsabakalardan önce bıraktıklarını düşündürmektedir. Bu nedenle, kamp ve antrenman dönemlerinde yapılan doping kontrolleri daha çok önceliğe sahip.” dedi.
Güner, doping örneklerinin nasıl alındığı hakkında bilgi vererek, “Eğer bir sporcunun biyolojik pasaportunda belirgin bir farklılık varsa, onu önceliklendirerek daha sık doping kontrolü yaparız. Sporcuların hangi gün ve saatlerde nerede olacaklarını bildirmeleri gerekmektedir. Eğer sporcu belirtilen zaman dilimi dışında bulunamazsa, bu bir ihlal sayılabilir ve ceza alıp almayacağına dair süreç başlatılabilir.” açıklamasında bulundu.
Kaynaklarda ‘doping’ kelimesinin yanlış bir biçimde anıldığını belirten Güner, “Yasaklı maddelerin kullanılması performansı artırmaya yetmez, zira her spor dalında disiplinli antrenmanlar da şarttır. Örneğin, bir atletin, yüzücünün ya da bir futbolcunun performansını artırabilmesi için gerekli fiziki antrenmanları yapması gerekmektedir. Dolayısıyla sadece yasaklı maddeleri almak yeterli değildir.” diyerek doping sürecinin karmaşıklığına dikkat çekti.
Sosyal medyada dolaşan “saç renginin doping kontrollerini etkilediği” şeklindeki iddialar üzerine de konuşan Güner, “Bu tarz bilgiler yapay zekaya dayandırılan yanlışları içermektedir. Doping kontrolü için yalnızca idrar ve kan örnekleri alınmakta, saç örneği değerlendirmelerimiz arasında bulunmamaktadır. Laboratuvarlarımızın hassasiyeti dolayısıyla, bazı maddelerin vücuttan temizlenmesi uzun zaman alabilir.” sözlerini sarf etti. Bu bağlamda, saç renginin doping kontrollerindeki etkisinin olmadığını net bir şekilde ifade etti.