CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, emeklilerin yeterli ve hakkaniyetli maaş alabilmesinin artık bir mecburiyet haline geldiğini söyleyerek, emeklilerin gerçekçi zam ve refah artışı taleplerinin ‘Bütçede para yok’ argümanı ile göz ardı edilemeyeceğini ifade etti. Buna göre, hükümetin bu konudaki tutumunu değiştirmesi ve temel maaşlarına yapılacak enflasyon artışı ile en düşük emekli maaşının asgari ücretle dengelenmesi gerektiğini savundu.
En düşük emekli maaşının açlık sınırının yüzde 34 altında olduğunu belirtti ve bu maaş düzeyinin kaçınılmaz olan düzenleme ile acı bir şekilde derinleştirildiğini bu durumun eşitlik ve anayasanın sosyal devlet ilkelerine aykırı olduğunu açıkladı. Artışın tüm emeklilere eşit olarak yansıtılması yönünde talepte bulundu. “İnsanca bir maaş artışı şarttır” diyen Toprak, emeklilerin maaşlarındaki erimeye karşı reaksiyonun gitgide hararetlenmesi nedeniyle, ‘Bütçede para yok’ cevabının artık kabul edilmeyeceğini ifade etti. Hükümetin bu konuda gereken adımları atması gerektiğini belirtti ve her emeklinin alacağı en düşük maaşın asgari ücretle orantılı olması gerektiğini vurguladı.
Erdoğan’ın değerlendirmelerinden en dikkat çekici olanlar şunlar: ÖSYM’nin düzenlediği YKS sonuçları ve doğru yanıt seviyesindeki düşük oranlar, eğitimin alarma geçtiğini ve Milli Eğitim sistemine geçirilen büyük hasarı gözler önüne serdi. ÖSYM başkanının açıkladığı sonuçlar, lise son sınıf öğrencilerinin başarı düzeyinin düştüğünü ve doğru cevap sayısının ortalamasının en düşük seviyeye indiğini bize gösteriyor. En düşük aylık artış olarak belirtilen 2.500 TL’nin tüm emeklilere eşit olarak yansıtılması gerektiğini belirtirken, hükümetin spor kontrol etme politikası, klüpleri tasarlama ve federasyonları belirlediği isimlere teslim etme çabaları TFF Genel Kurulu’nda sonuç vermedi ve iktidarın rakip adayı başkan olarak seçilirken kazandığına dair net bir görüntüye rağmen mevcut başkanı seçimi kaybetti.
Bütçe açığının giderek büyümesi ve borçlanma ihtiyacının da paralel olarak artması ayrı bir konudur. Bütçesel tasarruf tedbirlerini uygulamayan ve belirli müteahhitlere, vakıflara ve farklı kesimlere milyarlarca lira kaynak aktaran mali yetkililer, devlet memurları ve emeklilere gelince ‘Bütçede para yok’ demeye devam ediyor. Hükümet yetkilileri, önce “Eğer Suriyeliler olmasaydı, sanayici işçi bulmakta zorluk çekerdi” derken, şimdi de “Eğer Afgan çobanları olmasaydı, tarım hayvancılık sektörü dururdu” savunmasına başvuruyorlar. Bu tür durumlar, hükümetin Türkiye’nin tarım ve hayvancılık sektörünün nasıl çöktüğünü gizleme çabalarını açığa çıkarıyor. Köy okullarını kapatan, çiftçi ve çiftçi desteğini durduran, kırsal alanda gençleri göçe zorlayarak sadece yaşlı nüfusun kalmaya devam edeceği politikalara yol açan iktidar, tarım ve hayvancılık alanını ithale bırakarak Türkiye’nin halihazırdaki durumunu yaratmıştır.
Hükümetin Amerika’dan yeni F-16’lar almayı hedeflediği, ancak bu alımdaki sorunların devam ettiği belirli. Muhtemelen yeniden işbaşına gelmesi durumunda Trump’ın, özellikle Suriye, İran, Gazze-Filistin, Çin ve İsrail ile ilgili konularda ABD ve Türkiye arasında yeni gerginlikler olması şaşırtıcı olmayacak. Tüm bu bilgiler ve çok daha fazlası, Erdoğan’ın Konuşmasından öne çıkanlar arasında.
