Gediz Deltası, Türkiye’nin önemli sulak alanlarından biri olarak, Kütahya’daki Murat Dağı’ndan doğan Gediz Nehri’nin Uşak, Manisa ve İzmir’den geçerek İzmir Körfezi’ne döküldüğü, 400 kilometrekarelik bir alana yayılmaktadır. Bu akarsu, konumlandığı bölgede verimli tarım alanlarının sulanmasında hayati bir rol üstlenmektedir. Gediz Deltası, Ramsar Sözleşmesi kapsamında uluslararası öneme sahip sulak alanlar arasında yer alarak koruma altındadır ve bu durumu sayesinde doğal sit alanı statüsü kazanmaktadır.

Bölge, flamingolar başta olmak üzere birçok kuş ve diğer canlı türlerine ev sahipliği yaparak, Türkiye’nin en büyük kıyı sulak alanlarından biri olma özelliğini taşımaktadır. Ancak, bu ekosistem, küresel iklim değişikliği ve kirlilik gibi olumsuz faktörlerden etkilenmektedir.

“Kuraklık: Deltanın En Büyük Tehditidir”

Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Halil Şen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Gediz Deltası’nın Ege Bölgesi için hem tarımsal sulama hem de biyoçeşitlilik açısından kritik bir öneme sahip olduğunu belirtti. Prof. Dr. Şen, iklim değişikliği sebebiyle bölgede hava sıcaklıklarının arttığını, rüzgarların kuvvetlenmesiyle tuzlu deniz suyunun nehrin iç kesimlerine doğru ilerlediğini ve yağışların azalma eğiliminde olduğunu aktardı. Bu durum, özellikle su ekosistemlerinde türlerin popülasyonlarını olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

Prof. Dr. Şen, deltada kuraklıktan kaynaklanan ciddi tatlı su sıkıntısının yaşandığını vurgulayarak, seddelerin bozulmasının deniz suyunun iç kesimlere ilerlemesine ve mikroiklim değişikliklerine neden olduğunu ifade etti. Bu sorunun çözümü için, öncelikle seddelerin güçlendirilmesi ve bölgeye tatlı su akışının sağlanmasının gerektiğini sözlerine ekledi. Ayrıca, bu konuda yerel yönetimlerin sürdürmekte olduğu Mahalli Sulak Alan Komisyonu’nun çalışmaları hakkında bilgi vererek, kararların başarılı bir şekilde uygulanmasını umut ettiklerini belirtti.

Kuraklığın etkileri başta kuş türleri olmak üzere, bölgedeki ekosistemi olumsuz yönde etkilemektedir. Deltada birçok kuş türünün, özellikle sazlıkların arasında yuva yaptıklarını kaydeden Prof. Dr. Şen, bu alanların kurumasının kuşların üremesi ve yerinde kalma süresini doğrudan etkilediğini dile getiriyor.

Gediz Nehri’nin kirliliği, nehrin kaynağından başlayarak denize kadar taşınmakta ve bu durum ekosistemde önemli bozulmalara neden olmaktadır. Sanayi bölgelerinin etkisiyle kirlenen su, zamanla denizle buluşma noktasında alüvyon birikiminin artmasına ve su döngüsünün olumsuz yönde etkilenmesine yol açmaktadır.

Prof. Dr. Şen, dünya genelindeki canlıların yaklaşık %40’ının sulak alanlarda yaşadığını belirterek, Gediz Deltası gibi değerli ekosistemlerin gelecek nesillere aktarılması için gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerektiğini vurguladı. “Koruma düşüncesi, alana hiç dokunulmaması şeklinde algılanmamalıdır; bu, daha sonra bozulmaların yaşanmasına neden olabilir,” diyen Şen, bilinçli bir şekilde alanın sürdürülebilir bir şekilde korunması gerektiğinin de altını çizdi.

Kaynak: AA