Türkiye’nin Tarihini Kimler Yiyor?
Haluk GİRTİ/ ÖZEL HABER
Tarih, sadece geçmişin tozlu raflarında kalan bir anlatı değildir; bir milletin hafızasıdır. Geçmişini bilmeyen toplumların, geleceği de başkalarının elinde şekillenir. Ne yazık ki Türkiye’de tarih, yalnızca çarpıtılmakla kalmıyor, adeta parça parça yeniliyor. Kim mi yiyor bu tarihi? Anlatayım…
Betonun Altında Kalan Medeniyetler
Anadolu coğrafyası, sayısız medeniyete beşiklik etti. Hititlerden Urartulara, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar her taşın altında bir hikâye, bir iz var. Ancak bu izler, bir süredir inşaat makinelerinin paletleri altında yok ediliyor. İstanbul’dan Antakya’ya, İzmir’den Diyarbakır’a kadar birçok arkeolojik alan, ya AVM oldu ya da “acele kamulaştırma” bahanesiyle yandaş müteahhitlerin imar oyunlarına kurban gitti.
“Restorasyon” Adı Altında Tahribat
Restorasyon adı altında yapılan projeler, geçmişe saygıdan çok, rant kokuyor. Orijinal taşlar sökülüp yerine fabrikasyon malzeme yerleştiriliyor. Camiler, hanlar, surlar “yenilendi” diye pazarlanırken aslında tarihî dokudan geriye sadece tabela kalıyor. Kimse sormuyor: Bu yapılan işler, tarihi korumak mı yoksa pazarlamak mı?
Sessiz Arşiv Katliamı
Bugünlerde bir başka sessiz tarih kıyımı da devlet arşivlerinde yaşanıyor. Belgeler ya “kayboluyor” ya da erişime kapatılıyor. Siyasi geçmişin karanlık sayfalarını aydınlatabilecek belgeler, dijitalleştirme adı altında ortadan kaldırılıyor. Çünkü bazı gerçeklerin ortaya çıkması, bazı koltukları sallayabilir. Arşivlerin susması, geçmişin yeniden yazılmasına izin veriyor.
Müzayedelere Düşen Geçmişimiz
Yurtdışında düzenlenen sanat ve antika müzayedelerinde Türkiye menşeli tarihi eserlerin satıldığını artık haber bile yapmıyoruz. Definecilik organize bir suç haline geldi, kimi zaman devletin göz yummasıyla. Toprağın altından çıkarılan sadece altın değil, bizim köklerimiz. Bir millet kendi köklerini satarsa, hangi gelecekten söz edebilir?
Tarihi Yiyenler: Kim Bunlar?
Tarihi yiyenler sadece müteahhitler, siyasetçiler veya kaçak kazıcılar değil. Bu yağmaya sessiz kalan herkes ortak: Akademisyeninden gazetecisine, bürokratından sıradan vatandaşına kadar… Tarih, hepimize ait ama onu korumak gibi bir ortak refleksimiz ne yazık ki yok.
Gerçekten Gerçeği İstiyorsak…
Eğer bir gün gerçekten “gerçeğin peşindeyiz” diyorsak, önce geçmişimize sahip çıkmalıyız. Tarihini koruyamayan toplumlar, yalnızca kendi geçmişini değil; geleceğini de başkalarının ellerine teslim eder. Bu topraklarda her taşın, her mezarın, her yapının bize söyleyecek bir sözü var. Yeter ki susturmayalım.