“Hırsızın Hiç Mi Suçu Yok?”: Yolsuzlukta Tek Adres Var Gibi Gösterenlere Tepki!
GİRDAP HABER / ANALİZ
Ülkede neredeyse her gün bir yolsuzluk haberiyle uyanıyoruz. Ancak ilginçtir ki, tüm ilgi ve operasyonlar sistematik biçimde sadece CHP’li belediyelere yöneliyor.
Oysa bu ülkede yolsuzluğun kapısını çaldığınızda açılacak çok fazla yer var.
Ama ne hikmetse, devletin eli sadece belli adreslere dokunuyor; diğer kapılar ise ardına kadar açık tutuluyor.
Bir halk sözü vardır ya:
“Hırsızın hiç mi suçu yok?”
Bu ülkede suç herkesin içinde ama ceza sadece seçilmişlerin üstüne yağıyor.
Devletin Başı Her Şeyi Bilmiyor mu?
Bu ülkede hangi kapıda nelerin döndüğü aslında gizli değil.
Devletin zirvesindekiler her şeyi biliyor.
Kimin hangi usulsüzlüğü yaptığını, hangi servetlerin nasıl edinildiğini, hangi yapıların nereye çöktüğünü çok iyi biliyorlar.
Ama ilginçtir ki o “bilinen kapılar” hâlâ açık ve dokunulmaz.
Birileri için hukuk işliyor, birileri için ise işlemiyor.
Bu da çifte standardın en net fotoğrafıdır.
“Benim Memurum İşini Bilir” Zihniyeti Hâlâ Yaşıyor
Hatırlarsınız…
Bir zamanlar bu ülkenin yönetim anlayışı tek bir cümleyle özetlenmişti:
“Benim memurum işini bilir.”
Ve bu söz, yıllarca yolsuzluğun örtülü izni olarak kullanıldı.
Memur dendiğinde akla sadece masa başında çalışanlar değil, bürokrasiden siyasete, kolluk güçlerinden yöneticilere kadar her kesim gelir.
Onlar “işini bilir” de…
Peki ya emekli neyi bilsin de yolunu bulsun?
Onun kaderi neden sefalet?
Ya asgari ücretli?
O da mı “işini bilmediği” için aç?
Devletin tepesi kendine yakın olanı yaşatıyor, halkı ise sürümeye terk ediyor.
Köle Doğup Köle Ölenler Ülkesi Olmak
Bu ülkede bazıları için doğmak kazanmak demek…
Bazıları içinse doğmak “kaybetmeyi kabullenmek” demek.
İşçi sınıfı, emekli, köylü, genç…
Hepsi hayatına bir sıfır yenik başlıyor.
Devlet sadece belli bir zümreyi koruyor, besliyor, ihya ediyor.
Geri kalanlar ise kendi kaderine terk ediliyor.
Ve sonra utanmadan şu söyleniyor:
“Herkes kendi hayatını kurmakla yükümlüdür.”
Son Söz: Sahiplenmeyen, Yok Olur
Tarih göstermiştir:
Halkını dışlayan, emeklisini ezen, işçisini görmeyen iktidarlar uzun süre ayakta kalamaz.
Saltanatla yönetilen her rejim eninde sonunda duvara toslamıştır.
Bu halk bir gün gözünü açtığında, kimin neyi ne için yaptığını, kimin neyi ne için susturduğunu çok iyi anlayacak.
“O zaman ne çalacak kapı, ne açılacak yüz, ne de oturacak koltuk.”