Dünyanın En Obez 10 Ülkesi ve Ada Gerçeği

Dünya genelinde şişmanlık ve obezite oranlarının en yüksek olduğu ülkeler listesi incelendiğinde dikkat çeken ortak bir özellik hemen fark edilir: ilk 10’un neredeyse tamamı küçük ada ve ada devletlerinden oluşmaktadır.
Bu çarpıcı tablo, yalnızca genetik ya da beslenme alışkanlıklarıyla değil; coğrafi izolasyon, modernleşmenin getirdiği hareketsizlik ve gıda erişim biçimleriyle yakından ilişkilidir.
İlk 10 Obez Ülke
1 American Samoa – Obezite oranı: %75,9
2️Tonga – %72,3
3 Nauru – %71,1
4️ Tokelau – %71,0
5️ Cook Islands – %69,6
6️ Niue – %67,3
7️ Tuvalu – %65,3
8️ Samoa – %63,7
9️ French Polynesia – %49,0
10 Micronesia (Federated States) – %48,2
Bu ülkelerin ortak paydası, Pasifik Okyanusu’nun ortasında yer alan küçük kara alanlarına sahip, dışa bağımlı ada toplulukları olmalarıdır.
Modern Gıdaların Girişi ve Beslenme Alışkanlıklarının Değişimi
Geçmişte bu toplumlar, ağırlıklı olarak balık, tropikal meyve ve kök bitkilere dayalı doğal ve düşük yağ oranlı beslenme tarzına sahipti.
Ancak son 40 yılda küresel ticaretin gelişmesiyle, adalara ithal işlenmiş gıdalar, şekerli içecekler ve fast-food zincirleri girdi.
Bilimsel bulgular:
- World Obesity Federation verilerine göre, ada ülkelerinde işlenmiş gıda ithalatı 1980’e kıyasla %300 artmıştır.
- The Lancet (2021) raporuna göre, ada toplumlarında “dışa bağımlı beslenme” artışıyla birlikte kalori alımı kişi başı günde ortalama 800 kcal artmıştır.
- Şekerli içecek tüketimi bazı Pasifik adalarında ABD ortalamasının iki katına çıkmıştır.
Bu beslenme değişimi, enerji dengesini bozan bir “fazla kalori alımı” ile sonuçlanmıştır. Ancak bu fazlalığın karşısında hareket düzeyi sabit kalmış hatta azalmıştır.
Hareketsizlik ve Coğrafi İzolasyon
Ada ülkelerinde yaşayan bireylerin fiziksel aktivite düzeyleri, büyük kıta ülkelerine göre çok daha düşüktür. Bunun nedenleri:
- Sınırlı kara alanı: Yürüyüş, bisiklet veya tarım gibi aktiviteler için geniş alan yoktur.
- Kentleşme: Küçük adalarda kentleşme oranı %70’in üzerindedir, bu da sedanter (oturarak) yaşamı artırır.
- Ulaşım şekli: Araçla kısa mesafeler kat edilir; yürüyüş kültürü zayıftır.
- İklim koşulları: Yüksek nem ve sıcaklık, açık hava aktivitelerini caydırır.
WHO Western Pacific Region Report (2023) verilerine göre: “Pasifik adalarında yaşayan yetişkinlerin yalnızca %22’si haftalık önerilen fiziksel aktivite düzeyine ulaşabiliyor.” Bu oran Avrupa’da %58, Türkiye’de ise %42 civarındadır. Dolayısıyla adalarda hareket eksikliği, obezitenin ana belirleyicisi haline gelmiştir.
Sosyoekonomik ve Kültürel Etkenler
Bazı ada toplumlarında büyük bedenin refah ve güzellik sembolü olarak görülmesi, kilo kontrolü bilincini zayıflatmaktadır.
Ekonomik olarak dışa bağımlı olduklarından, taze sebze ve meyveye erişim sınırlı; raf ömrü uzun, ucuz ama kalorisi yüksek gıdalar daha kolay ulaşılabilir hale gelmiştir.
Veriler:
- University of Auckland (2022) araştırmasına göre, Pasifik adalarında taze sebze-meyve tüketimi kişi başı günde 2 porsiyonun altındadır.
- FAO (2023) raporu, işlenmiş ithal gıdaların toplam enerji alımındaki payının %60’a ulaştığını bildirmiştir.
Enerji Dengesi Bozulduğunda
İnsan bedeni, aldığı enerjiyi hareketle (yani fiziksel aktiviteyle) yakar.
Adalarda enerji alımı yükselirken enerji harcaması azaldığından, vücut yağ depolamaya başlar. Bu fizyolojik denge bozulduğunda, obezite kaçınılmaz hale gelir.
Bilimsel açıklama:
- Uzun süreli hareketsizlik, kas hücrelerinde mitokondriyal aktiviteyi azaltır, yağ yakımı yavaşlar.
- Journal of Applied Physiology (2020) verisine göre, günde yalnızca 1 saatlik sedanter yaşam artışı, 5 yılda %12 daha fazla vücut yağ oranına yol açmaktadır.
- Adalarda ortalama günlük adım sayısı 3.500 civarındadır; bu, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği minimum 7.000 adımın yarısı bile değildir.
“Ada Hareketsizliği” Zihinsel Bir Tuzaktır
Ada ülkelerinde obezitenin yaygınlaşmasının temel nedeni yalnızca beslenme değil, hareketsizlik kültürünün bilinçaltına yerleşmiş olmasıdır.
Deniz Egece’nin yorumu:
“Adalarda yaşam sınırlıdır, alan küçüktür; ama en büyük sınırlılık zihinlerde başlar. İnsan zihni ‘hareket etmeye gerek yok’ diye inandığında, bedeni de o inanca uyar. Hareketsizlik bedensel değil, zihinsel bir alışkanlıktır.”
Dolayısıyla çözüm, yalnızca daha az yemek değil, daha çok hareket etmeyi düşünmek ve zihin programını değiştirmektir. Dünyanın en obez 10 ülkesinin neredeyse tamamı ada devletleridir. Sınırlı alan, kolay erişilebilir yüksek kalorili gıdalar, sedanter yaşam ve kültürel alışkanlıklar birleştiğinde, obezite kaçınılmaz bir sonuç olur. Ancak bu tablo değiştirilebilir. Çünkü hareket, yalnızca bir eylem değil — bir farkındalıktır.
Deniz Egece, Şükran ve Sevgiler