15 Temmuz: Karanlığı Aydınlatan Direniş

Her toplumun tarihinde dönüm noktaları vardır. Türkiye için bu tarihlerden biri, kuşkusuz 15 Temmuz 2016’dır. O gece, sadece bir darbe girişimi değil, aynı zamanda milletin iradesine kurşun sıkılan, tankların şehirleri ezdiği, helikopterlerin kurşun yağdırdığı bir ihanetti.
Ancak o gece, bu ülkenin onurlu evlatları, sağcısı-solcusu, Alevi’si-Sünni’si, Kürt’ü-Türk’ü fark etmeksizin aynı safta buluştu. Herkes aynı duayı etti: “Bu bayrak düşmesin, bu ezan susmasın!”
Şehitlerimiz oldu, gazilerimiz oldu… Ama en önemlisi milletin cesareti oldu. Çünkü o gece insanlar, demokrasiye sadece sandıkta değil, sokakta da sahip çıkılacağını gösterdi. Tankların önüne yatan, meydanlara koşan yüzbinler… Unutmamalıyız ki o gece Türk halkı sadece bir darbeyi değil, aynı zamanda küresel bir kumpası da bozdu.
Peki ya medya? Kimi kanallar milletin yanında, halkı sokağa davet ederken; kimileri ise “bekle gör” politikasıyla köşesine çekildi. Biz gazeteciler için de bu gece bir sınavdı. O gece kalemini, kamerasını halkın özgürlüğüne adayanlar ile üç maymunu oynayanlar net biçimde ayrıştı.
Bu yüzden her 15 Temmuz’da sadece şehitlerimizi anmakla kalmamalı, aynı zamanda hafızamızı da diri tutmalıyız. Unutmak ihanetin kapısını aralamaktır. Ve bu ülke bir daha aynı karanlık tuzaklara düşmeyecekse, bunun yolu unutmamak ve unutturmamaktan geçiyor.
Bu toprakların mayası direnişle, bağımsızlıkla yoğrulmuştur. 15 Temmuz, bunun son ve en büyük örneğidir. O geceyi unutanlar, gelecekte benzer tuzaklara hazırlıksız yakalanır. Bizler gazeteci olarak, bu bilinci diri tutmak zorundayız. Çünkü halkın hafızasını tazeleyen en güçlü kalem, unutmanın önündeki en büyük settir.
Ruhunuz şad olsun 15 Temmuz Şehitleri…