“ÇATLI” Filmi, Gerçekler ve Sansür Arasında Bir Hikâye mi Olacak?

Mart ayında vizyona girecek olan ÇATLI filmini büyük bir merakla bekliyorum.
Ama bu merak, sinemasal bir heyecandan çok daha fazlası.

Aklımdaki soru net:
Bu filmde gerçek Abdullah Çatlı’nın hayatı, yaşamından ölümüne kadar tüm çıplaklığıyla mı anlatılacak,
yoksa toplumun alışık olduğu biçimde süzülmüş, törpülenmiş, sansürlenmiş bir hikâye mi izletilecek?
Bana kalırsa;
Çatlı’nın bu ülke ve vatan adına verdiği mücadele,
ASALA terör örgütüne karşı yürüttüğü operasyonlar,
kahramanlık hikâyeleri elbette anlatılacak.
Ama ya anlatılmayanlar?

Bu ülkede bazı gerçekler vardır ki; ne filmlerde görünür, ne dizilerde dile gelir, ne de resmi tarihin sayfalarına girer.
Benim endişem de tam olarak burada başlıyor.
Çatlı’nın adı her anıldığında, hep “gereken kadar” anlatılır.
Fazlası ya karanlığa gömülür ya da bilinçli olarak görmezden gelinir.
Oysa ben şunu çok net söylüyorum:
Bilinmeyen gerçekler yine deşifre edilmeyecek.
Bu filmi izleyeceğim.
Ömrüm olursa, dikkatle izleyeceğim.
Ve filmi izledikten sonra kararımı vereceğim.
Çünkü benim bildiklerim, benim tanık olduklarım, benim bizzat Abdullah Çatlı’nın kendi ağzından duyduklarım,
bugüne kadar anlatılanların çok ötesinde.
Bazı yaşanmışlıklar vardır ki; onları tarih kitapları yazmaz, senaryolar taşıyamaz, sansür kurulları kaldıramaz.
İşte o hakikatleri, sansürlenenleri, bilinçli olarak unutturulanları, Girdap’ın İçinden kitabımda ben yazacağım.
Bu, bir intikam yazısı olmayacak.
Bu, bir yüceltme de olmayacak.
Bu, hakikatin kendisi olacak.
Ve şunu herkes bilsin:
Gerçekler, zamanı geldiğinde mutlaka konuşur.
Sadece bazen, konuşacak cesareti olan bir kaleme ihtiyaç duyar.
Ben o kalemi tutmaya hazırım ve her zaman ki gibi Gerçeğin Peşindeyim.