CİMER de Bürokrasinin Hızı: Kim Öle Kim Kala!

Bir vatandaş olarak devlete ulaşmanın en pratik yollarından biri CİMER. İletişim Başkanlığı’nın yönettiği bu sistem, teoride halkın sesini en üst makama ulaştırıyor. Peki pratikte işler nasıl yürüyor? İşte tam burada durup hep birlikte bir düşünelim.
Geçtiğimiz günlerde ben de şahsi bir başvuruda bulundum. Konunun mahiyetini, aciliyetini, neden hızlı cevap beklediğimi tüm açıklığıyla yazdım. Lakin üzerinden günler geçmesine rağmen bir ses yok. Merak edip CİMER’i aradım. Verdikleri cevap bürokrasimizin klasik yanıtıydı: “Başvurunuza cevap vermek için bir ay süremiz var.”
Yahu dostlar, bir ay içinde kim öle kim kala? Vatandaşın acil dediği meseleye devlet bir ay sürede yanıt verecekse bu işin neresinde iletişim var? İsminin başında Cumhurbaşkanlığı olan bir kurumun vatandaşa bu hızda dönmesi kabul edilebilir mi?
Şunu öğrendim: CHP’li bir belediye hakkında ihbarda bulunsanız, jet hızında dağıtım yapılıyor. Ama iş bireysel başvuruya geldi mi konu ‘önem sırasına’ alınıyor. Kim belirliyor önemi? Kimin neye acil dediğini nasıl tayin ediyorsunuz?
Benim meselem bireysel olabilir ama o an için benim hayatımın merkezi! Bu kadar basit. İşte bu yüzden diyorum ki, iletişim denilen şeyin ruhunda “anlamaya çalışmak” vardır. Anlamaya çalışmak için de sürat, ilgi ve hassasiyet gerekir.
Bu durum sadece bugünün meselesi mi yoksa Fahrettin Altun döneminden kalma bir alışkanlık mı bilemem. Yeni İletişim Başkanı ne düşünüyor bu konuda, onu da merak ediyorum. Lakin bildiğim tek şey var: CİMER vatandaşın kırmızı noktasıdır! Oraya yapılan başvuru acildir, önemlidir ve bir hafta bile bekletilmemelidir.
En geç bir ayda cevap vermeyi marifet sanan bürokrasi, bu milleti anlamıyor demektir. Vatandaşın talebine hızla cevap verilmelidir ki devletle halk arasındaki köprü gerçekten iletişim köprüsü olsun.
Benden söylemesi.