Emeklinin Yüzü Ne Zaman Gülecek?

Bu ülkede yıllarca çalışmış, alın terini toprağa, fabrikaya, sokağa bırakmış milyonlarca insan var.
Adı: Emekli.
Eskiden emeklilik bir “rahatlama” dönemiydi.
Bugün ise emeklilik, hayatta kalma mücadelesi demek.
Bir zamanlar “emekli oldum” diyenin yüzü gülerdi.
Şimdi emekli, market raflarına bakıp iç çeker, pazarda filesini yarım doldurur, eczane kapısında reçeteyi elinde evirip çevirir halde.
Soruyorum:
Bu insanlar ne yaptı da bu hale geldi?
30-40 yıl çalıştılar.
Vergi verdiler.
Prim yatırdılar.
Devletine güvendiler.
Karşılığında ne aldılar?
Ay sonunu getirmeyen maaşlar…
Kirayı bile karşılayamayacak kadar bir gelir…
En acısı torununa bile harçlık verememenin utancı…
Bugün emekli, tatil planı yapmıyor.
Lokanta yada bir kebapçı hayali dahi kuramıyor.
Tek derdi:
“Bu ay faturaları ödeyebilecek miyim?”
En acısı da şu:
Emekli devletinden sadaka istemiyor.
Yıllardır verdiği emeğinin hakkını istiyor.
Bu ülkenin emeklisi lüks değil; insanca yaşam talep ediyor.
Bir maaşla karnını doyurmak, bir ilaçla sağlığını korumak, bir çayla bir kafede oturup dostuyla sohbet edebilmek istiyor.
Peki ey bizi sözde yönetenler emeklinin yüzü ne zaman gülecek?
• Enflasyon rakamlarda değil, mutfakta düştüğünde
• Maaşlar kiraya değil, hayata ve yaşamaya yettiğinde
• Emeklinin “yük” değil, “baş tacı” görüldüğü zaman ne zaman gelecek?
İşte o zaman…
Unutmayalım:
Bir ülkenin vicdanı, emeklisine nasıl davrandığıyla ölçülür. 2026 yılında bari emeklinin yüzünü güldürün. Sevindirin, mucizeler yaratın, işte o zaman 2028 yılı seçimlerinde yine kazanan siz olursunuz buda böyle biline.
Ve şu an…
Bu sınavdan ne siz nede emekliler olarak biz geçemiyoruz.