Bazen düşünüyorum da biz ne zaman bu kadar kanıksadık bu düzeni? Gözümüzün içine baka baka bizi aldatanları, yalanı erdem gibi sunanları, haram lokmayı mideye indirirken utanmayanları ne zaman bağrımıza bastık? Ne zaman bu pişkinliği normalleştirdik?
Adam çıkıyor, ‘Hizmet için buradayım’ diyor. ‘Milletin emanetine sahip çıkacağım’ diyor. Bunu söylerken ar damarı bile çatlamıyor. Sonra ne mi oluyor? Makam koltuğuna oturduğu an, sanki o koltuğun kumaşı vicdanını da yutuyor. Yolsuzluklar, rüşvet çarkları, kayırmalar, usulsüzlükler derken, halkın sırtından geçinen bir düzen kuruyorlar. Yetmiyor, bunu yaparken de utanmadan, sıkılmadan dürüstlük nutukları atıyorlar.
Biz ise izliyoruz. Bazen kızıyoruz, bazen iç çekiyoruz ama çoğu zaman hiçbir şey yapmıyoruz. Oysa bu düzenin devam etmesinin en büyük sebebi, sessizliğimiz. Haramilere geçit veren, göz yuman, ‘Aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diyen herkes bu oyunun bir parçası haline geliyor.
Şimdi soruyorum: Biz ne zaman uyanacağız? Ne zaman gerçekleri göreceğiz? Ne zaman hakkımızı çalanlardan hesap soracağız? Çünkü unutmayın, haramiye yol veren de en az harami kadar suçludur!
Gerçekler acıdır ama yüzleşmekten kaçtıkça daha da ağırlaşır. Şimdi tam da o yüzleşme vaktidir…