Ne Olacak Türk Emeklisinin Hali?
Yıllarca çalıştı.
Vergisini ödedi.
Sabah ezanıyla yola düzüldü, akşam ezanında döndü.
Hayatının en verimli çağlarını ülkesine hizmetle geçirdi.
Peki bugün?
Bugün market raflarına bile uzaktan bakıyor Türk emeklisi…
Eskiden “emekli olmak” huzurun, biraz durmanın, torun sevmekle geçen vaktin karşılığıydı. Şimdi emekli olmak, sabahın köründe simit satmak, akşama kadar apartman görevliliği yapmak, parkta su şişesi satmaya çalışmakla eşdeğer oldu. Emeklilik, dinlenmek değil; ikinci bir hayatta hayatta kalma savaşı oldu.
Her ay açıklanan enflasyon rakamları, TÜİK verileri, zam oranları… Ama emeklinin sofrasına giren bir dilim peynirin, bir litrelik süt fiyatının, ilaç kuyruğundaki umutsuzluğun hiçbir hesapta yeri yok. Çoğunun torununa harçlık vermeye bile yüzü yok artık.
Devlet büyüklerimiz sürekli büyüyen ekonomiden, artan refahtan, sosyal devlet anlayışından söz ediyor. Peki bu “refah”, neden emeklinin cebine bir türlü uğramıyor? Emekli, bu büyüyen ekonominin neresinde?
Bugün bir çay ocağında oturun. Sessizce dinleyin. Yan masada oturan yaşlı amcanın laf arasında söylediği bir cümle sizi tokat gibi çarpar:
“Ben sadece yaşamak istiyorum, ölmekten değil, aç kalmaktan korkuyorum.”
Emeklilik onurdur.
Emeklilik bir toplumun geçmişine olan saygısının ölçüsüdür.
Ama biz geçmişe sadece özel günlerde çelenk koymakla yetiniyoruz.
Ne olacak Türk emeklisinin hali?
Bu sorunun cevabı; vicdanı olan, sosyal adalete inanan, gerçeklere gözünü kapatmayan herkesin sorumluluğundadır.
Unutmayalım:
Bugünün gençleri, yarının emeklileri olacak.
Ve o gelecek, bugünden hazırlanır.