“Asıl Hakaret Halkadır: Sistemin Çilesi, Adaletin Yükü ve Bir Vatandaşın Yaşadığı Eziyetin” Hikayesi…

Dostlarım, bugün sizlere öyle bir yaşanmışlık anlatacağım ki, bu memlekette adaletin, bürokrasinin ve insan aklının hangi noktaya geldiğini bir kez daha sorgulayacaksınız.
Bu ülkede insanı cezalandırmak kolay; ama insanı anlamak, dinlemek, hakkı olanı teslim etmek bir o kadar zor.
Ben bizzat yaşadım, siz de okuyunca “Bu kadarı da olmaz!” diyeceksiniz.
Hastanede başlayan rezalet
Yedi yıl önce rahmetli babamı Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’ne yatırdım. Bacağında morarma, bir sürü sağlık problemi…
Babam konuşma özürlüydü; anlıyor ama cevap veremiyordu.
Bir sabah vizit sırasında bir hanım doktor, arkasında stajyer ordusuyla odamıza geldi.
Beni dışarı çıkardı.
“Babam konuşamaz, bana sorun” dedim.
“Biz kendisiyle anlaşırız” dedi.
Beş saniye geçmedi, bir asistan beni çağırdı:
“Babanızın şu durumunu anlatır mısınız?”
Ben de cevabı yapıştırdım:
“Ben bilmem, babam bilir. Siz kendisiyle anlaşıyordunuz ya!”
O andan sonra yaşananlar tam bir otorite şımarıklığı, tam bir beyaz önlük kibri, tam bir meslek ahlakı faciasıydı.
Küstahça laflar, tehditvari tavırlar…
En sonunda “hakaret ettiniz” diye beyaz kod verdiler.
Sözüm şu:
“Hepiniz aynı bokun dumanısınız!”
Bunu hakaret saydılar.
Benim babam konuşamadığı için dışarı atılmam hakaret değil…
Babam düştüğünde alnını yardım ve beni içeri bile almamaları hakaret değil…
Koskoca bir insanı refakatçisiyle birlikte kapı dışarı etmeleri hakaret değil…
Ama bir vatandaş dayanamayınca söylediği bir cümle hakaret.
Adalet iki yıl mı sürer, sekiz yıl mı? Yoksa bir ömür mü?
Dava açıldı.
İki yıl yargılandım.
Mahkeme beni suçlu buldu.
Yargıtay’a taşıdım.
Sekiz yıl sonra karar çıktı: 8.500 TL para cezası.
“Tamam!” dedim.
“Şeriatın kestiği parmak acımaz.”
Gittim adliyeye cezamı ödemek için.
Memur dedi ki:
“İsterseniz taksitlendirebilirsiniz.”
24 ay taksite böldüm.
Her ay Ziraat Bankası’na yatırdım.
Dekontlarım cebimde.
Ve bir gün telefon çaldı: ‘Hakkınızda yakalama kararı var’
“Haluk Bey, borcunuzu ödememişsiniz. Gelin teslim olun.”
Ben de dedim:
“Borcu ödedim.
Dekontlar bende.”
Ama dinleyen kim?
Emniyete çağrıldım.
Ben de Çerkezköy Adliyesi’ne gidip kendim teslim oldum.
“İşte dekontlar!” dedim.
Bana verilen cevap?
“Neden her ay bizi gelip bilgilendirmediniz?”
Yahu ben bankaya yatırıyorum, sistem görüyor, e-devlet görüyor, devletin dijital arşivi görüyor…
Ama görmeyen kim?
Görevi görmesi olan memur!
Hem teknoloji isterler, hem sistem derler, hem dijitalleşme derler…
Sonra da vatandaşın eline dosyayı verip “Her ay kapımıza gel!” derler.
Bu mu adalet?
Bu mu çağdaş devlet?
En sonunda yakalama emri kaldırıldı.
Ama yaşadığım rezalet kaldı mı?
Bir iz bırakmadı mı?
El insaf!
Bu ülkede asıl hakaret vatandaşa yapılan muameledir
Bir doktorun kibri…
Bir memurun duyarsızlığı…
Bir sistemin hantallığı…
Bir adliyenin vatandaşına güvenmemesi…
Asıl hakaret bunlardır!
Benim söylediğim “hepiniz aynı bokun dumanısınız” sözü hakaret oldu, tamam.
Peki devletin vatandaşa yaşattığı eziyet, stres, korku, damgalama, hatalı yakalama…
Bunlar hakaret değil mi?
Vatandaş para ödüyor → Görmüyorlar
Vatandaş dekont getiriyor → Dinlemiyorlar
Vatandaş teslim oluyor → Suçlanıyor
Vatandaş sistemin açığını kapatmaya çalışıyor → Yine o suçlanıyor
Yahu bu nasıl düzendir?
Yetkililere çağrımdır: Bu Çin işkencesine son verin!
Elinizde bilgi var.
Sistem var.
E-devlet var.
Bankaların otomatik entegrasyonu var.
Ama işlem yok!
Akıl yok!
İnsiyatif yok!
Sorumluluk yok!
Bir borcun ödenip ödenmediğini görmek için vatandaşı her ay adliyeye çağırmak,
Dijital çağda “dekontları elden ver” zorlaması yapmak,
Bir vatandaş parasını ödemişken “yakalama kararı” çıkarmak…
Bu mudur adalet?
Bu mudur hizmet?
Vatandaşa böyle eziyet etmek, inanın bana:
Hakaretin en büyüğüdür.
Ben sözümü söyleyeyim, hükmü millet versin.
Yüce adalet de bir gün bu yanlış düzeni görür umarım.
Aman siz siz olun sakın kimseye karşı bok kelimesini kullanmayın. Yoksa boktan bir davanın kurbanı olursunuz benim gibi.
Canım babacım sonunda adalet yerini buldu ve yılardır sürdürülen bok davası bitti. Sen rahat uyu mekanın cennet olsun inşallah…