Vergi mi, Zulüm mü?

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve az ya da çok bir gelir elde eden herkes, kazancından bir kısmını devlete vergi olarak vermekle yükümlüdür. Bu bir vatandaşlık görevidir. Devlet, hizmet üretebilmek ve ayakta durabilmek için mükelleflerinden topladığı vergilerle var olur. Bu sistem dünyanın her yerinde böyledir. Mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde vergi kaçırmak en büyük suçlardan biri sayılır. Hiç tartışmasız, doğru olan da budur.
Peki, devletin görevi sadece vergi toplamak mıdır? Elbette hayır. Vergi denetim mekanizmasını çalıştırmak, vergisini kaçıranları tespit etmek ve yasal yollarla gereken tahsilatı yapmak da devletin asli sorumlulukları arasındadır. Türkiye’de de bu sistem işlemektedir, şükür. Ancak kanımca burada bir sorun var: Bu sistem kimin üzerinde işliyor?
Son zamanlarda görüyorum, duyuyorum; hayat mücadelesi veren, üç kuruşla ailesini geçindirmeye çalışan, dükkanını zar zor ayakta tutan küçük esnafın peşine vergi denetmenleri düşüyor. Hesap soruluyor, banka hareketleri didik didik inceleniyor, IBAN takibiyle üç yüz lira, beş yüz lira gelen paranın açıklaması isteniyor. Bir yandan “vergiden kaçmayın” diyoruz, diğer yandan bu küçük meblağlar için garibanın tepesine çöküyoruz.
Oysa gözümüzün önünde koca koca holdingler, servetlerini gizleyen sanatçılar, milyon dolarlarla oynayan futbolcular var. Adeta malı götürenler var! Onların mal varlığının, hesap hareketlerinin, vergi beyanlarının neden bu kadar görünmez olduğunu kimse sorgulamıyor. Onlara gelince “mahremiyet”, vatandaşa gelince “hesap ver!” mantığı artık halkın vicdanını kanatıyor.
Bugün bir esnaf, cebindeki son parayla aldığı malı satıp, üzerine birkaç kuruş kazanarak ayakta kalmaya çalışıyor. Sonra bu kazancı çocuğunun okul masrafına, evinin kirasına, mutfağına harcıyor. Ama tam da bu sırada bir ihbar mektubu geliyor; “vergiden kaçıyor” diye… Denetmen geliyor, inceleme başlıyor, borç çıkıyor, hesaplara bloke konuluyor. Adeta hayat duruyor.
Vergi elbette olmalı. Devlet elbette güçlü olmalı. Ama devlet, halkının nefes almasını sağlayarak güçlü olur. Bu halk her gün sigarasından, ekmeğinden, suyundan zaten vergi ödüyor. Marketten alınan her üründe KDV var. İnsanlar zaten vergilendirilmiş bir hayat yaşıyor. Şimdi bir de üç beş kuruşluk IBAN transferlerine “kaçak gelir” muamelesi yapmak, vicdanları kanatıyor.
Gerçek şu: Halkın artık gücü kalmadı. Kimse lüks içinde yaşamıyor. Geçim savaşı veren bu millete daha fazla yük bindirmeyin. Denetleyin ama adil olun. Sorgulayın ama eşit sorgulayın. Hesap sorun ama önce büyüklere sorun.
Yoksa bu insanlar artık sadece bıkkın değil, kırgın ve öfkeliler. Öyle ki, sanki uçan kuştan bile vergi alınsa kimse şaşırmayacak. Bu gidişat halkı nefessiz bırakıyor. İnsanlar yaşamıyor, resmen hayatta kalmaya çalışıyor. Ve her geçen gün “devlet” dendiğinde içleri ürperiyor. Yahu bu devletimiz madem bankaların hepsine izinsiz girip mudilerin hesaplarını kontrol edebiliyor, kimin IBAN hesabında hareketlilik varsa birde ticaretle uğraşıyorsa tespit ederek alacaklı olduğunu hesap kitap yapıp alacağını önce tebliğ edip sonrada tahsil ediyorsa, birazda kimlerin banka hesaplarında ne kadar bankalara borcu var kimler bu borçlarını ödeyemeyerek mağdur olmuş hatta hacizli hale gelmiş onları da incelesinler de milletin perişanlığını görsünler.
Bu yazıyı yazarken, içimdeki sitemi kelimelere dökmekte zorlandım. Çünkü bu artık sadece bir ekonomik sorun değil; bu, bir adalet ve vicdan meselesidir.
Yazık… Gerçekten yazık…