Küs olsak barışırdık, düşman olsak savaşırdık, biz seninle göz göre göre ziyan olduk. Ama siz beni benim inanmışlığımdan vurmayacaktınız.
Bu hayatta asla ödenemeyecek şeyler var; yenen hak, girilen günah, alınan ah, kırılan heves, kandırılan ruh gibi! Kul unutur belki ama unutmaz ALLAH!
Az’ın ne kadar “çok” olduğunu “yok” bilir aslında!
Az akıllı İran medyası savaş yapıyoruz diye her geceyi tarihin en önemli gecesi ilan etti. “Öyle bir gece geliyor ki” “İran İslam Cumhuriyetinin Karanlık Yüzünü Göreceksiniz” “Daha önce hiç görülmemiş bir gece yaklaşıyor”. “Bu gece dünyanın sonsuza dek hatırlayacağı bir sürprizimiz var”.
Bunlar her bir binbir gece açıklamalarının ardından ben Kudüs’ü vururlar salaklar diye beklemedim değil hani. Neyse kuklacı çıktı da ortalığı sakinleştirdi şükür.
Evet bir gün kızın önünü Çinliler kesmiş. Çocukda bunu görmüş. Ok atıp Çinlileri öldürmüş. Kız da demiş ki ne kadar da Orta Asyalı “Bozkurt”çu bi erkek kişisi…
Ülkede hiç bir şey olmuyorsa bile kesinlikle bir şeyler oluyor kuzum. Bakın burası çok önemli; Çinli kız metrobüste fenalaşıp indi az önce. Öyle köpek yemeye, çiğ balık yemeye benzemez bu işler; burası metrobüs ulaaan burda her şey gerçeeekkk…
“Son 3 yıl benim ömrümden 10 yıl aldı.” Banada alıcak çok şey bıraktı!!!
Yazara göre; “Kimseyi o kadar iyi tanıyamazsın.
Herkesin içinde gizli bir odası varmış”! O odaların içinde kaybolanları mı analım, kaybettiklerimizin duasını mı edelim! Ben artık insanları saymayı bıraktım. Bu onları fazlasıyla saygısız yapıyor.
Her gün bir kahramanı hain ilan eden bir millete döndük. Ama hiç düşünmüyoruz; Mesele tarihe nerden baktığımız!!! 1907’den tarihe bakarsak Enver paşa eşkiyadır, 1908’de hürriyet kahramanı, 1914’de baş komutan vekili, 1918’de sürgün bir mağlup komutan, 1923’de vatan haini. Hainle kahraman arasındaki farkı mahkemeler değil tarih belirler. Ve birgün bizimde tarihimiz vuku bulacak.
Artık özlemek erken saatlere alınsın, sonra uykusuz kalıyor insan, zombiye döndük kuzum.
Malum kıdemli kronik bir hastayım, çok fazla hastane hikayem var. Kendi hikayelerini ise bana unutturan akıl hastanesinde yatan birinin yazdığı çarpıcı şiir. Çoğu yerinde ben kendimi buluyorum; buyrun okuyalım.
GİDİYORUM!
Benim olan ne varsa, doldurdum ceplerime.
Ağzımda bir kaç kelime küfür!
Aklımda yine
gerçekleştiremediğim Hayallerim,
Gidiyorum.
Beceremediğim evlatlığımı,
Başaramadığım iş hayatımı,
Ümidi kestiğim yarınlarımı, ceplerime doldurdum,
Gidiyorum.
Bitmek bilmeyen sağlık problemlerimi,
Stresten kopardığım, tırnaklarımın kenarında duran etleri,
Sıkmaktan kırılan birkaç dişimi, çantama doldurdum,
Gidiyorum.
Üstesinden gelemediğim akrabalık ilişkilerimi,
Neresinden tutarsam tutayım, Elimde kalan karı-koca hikayesini,
Anne – baba olamanın sorumluluk yüklerini, heybeme doldurdum,
Gidiyorum.
Biri bitmeden diğerini tutuşturduğum, izmaritlerimi,
Hatıra olsun diye sakladığım bir kaç şiirimi,
Cüzdanımda taşıdığım sevdiğim insanların, resimlerini çöpe attım,
Gidiyorum.
Parça parça olmuş ümitlerimi,
Bertaraf edilen hayallerimi,
Yarın her şey düzelir diye kendime ettiğim telkinleri cüzdanıma koydum,
Gidiyorum.
Aklımın sokaklarında dolaşan mutlu veletleri,
Yüreğime yatmış mışıl mışıl uyuyan sevdiğimi,
Yüzüme gülüp arkamdan söven bir kaç kişiyi, zihnimde öldürdüm,
Gidiyorum.
Çağırınca gelmeyen Azrail’i,
Herkese güneşi gösterirken, bana kar yağdıran Mikail’i,
Sûr’a üflemeyi unutan İsrafil’i, Allah’a şikayet ettim,
Gidiyorum.
Hastane koridorlarında attığım voltaları,
Bana da şiir yazsana diye başımın etini yiyen Gamze ablayı,
Sen artık iyileşmezsin diyen tüm doktorları, sırtıma yükledim,
Gidiyorum.
Bir deli bir akıllıya çok şey öğretir ama bir akıllı bir deliye hiçbir şey öğretemez…
Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…
Unutmadan; Cesaret bulaşıcıdır…
10 kuruşluk pul ve imza…