“Minimalistim Deyip iPhone’dan Story Atanlar”

Koca bir yılı 3,5 ay sonra geride bırakacağız. Kah üzüldük kah üzüldük yeri geldi üzüldük. Zaman zaman üzüldüğümüz anlar da oldu. Fakat iyi üzüldük. Neyse ben yatırımı tuvalet kağıdına yaptım, oturduğum yerden kazanıyorum. Siz daşa silin mıçınızı pis fakirler…
Mütevazi olun olm. Ben mükemmelliğimi buna borçluyum çünküm.
1996 senesinde Konya Merkez Komutanlığı Askeri Cezaevi’nde yatarken, Cezaevi Tuvaletinde okuduğum o harika felsefik cümle geldi aklıma;
Ben buraya sıçarken sen özgürdün,
şimdi sen buraya sıçıyorsun, ben özgürüm…
Neyse ömrümün en kazıklanabilir dönemimdeyim, bir şey yiyip içsem, ne fiyat söyleseler itiraz etmeden kabul ediyorum. İşin gerçeği sorgusuz sualsiz yaşamaya alıştırıldık ve ben ucuz pahalı algımı kaybettim yemeğe 2500 lira diyor, olabilir diyorum. Ayakkabı 18.500 lira mesela, makul gibi. Ya da kaça kadar ucuz, kaçın üstü pahalı ben neredeyim? Arkamdaki Afganlı kim, Suriyeli de olabilir garantisi yok. Birde şey var; ucuz insanların pahalı cümleleri…
Ucuz insanların pahalı cümleleri var ya… Vallahi bazen market etiketlerinden daha hızlı artıyor. TÜİK bunları da hesaba katsaydı, enflasyon yüzde 300 çıkardı, kimse de itiraz edemezdi. Çünkü bazıları öyle konuşuyor ki, domatesin kilosu 40 lira mı olmuş, hiç önemli değil; onların dünyasında hâlâ “hayat ucuz, ekonomi tıkırında!” Bizim dünyada ise kasada fişi görünce tıkır tıkır değil, zırıl zırıl ağlıyoruz.
Ekonomi cephesinde durum şu: Manava gidiyorsun, patates senden nabız ölçer gibi bakıyor. “Abi maaşın kaç gün dayanır?” diyor. Sen de “duruma göre üç, bilemedin dört gün” diyorsun. Ama televizyonda birileri çıkıyor, “ekonomi uçuyor” diye anlatıyor. Haklılar aslında, uçuyor da… Bizim cüzdanın içinden uçuyor.
Gelelim sosyal medyadaki filozoflara… “Minimalistim” deyip son model telefondan 25 filtreyle kahve paylaşanlar. “Dünyayı umursamıyorum” yazıp her 10 dakikada story atanlar. 140 karakterle Kant’ı solluyor, 15 saniyelik reel ile Nietzsche’yi solluyorlar. Gerçek hayatta sessiz, ama internette sığ denizde boğulmuş balık gibi çırpınıyorlar.
Siyaset mi? O zaten bu işin olimpiyatı. Seçim öncesi vaatler öyle pahalı cümlelerle geliyor ki, dinlerken insanın gözleri yaşarıyor. “Ucuz mazot, bedava doğalgaz, refah seviyesi tavanda…” Hatta öyle bir anlatıyorlar ki, sanırsın sabah kalkınca kapına Ferrari bırakılacak. Ama sandık kapanınca bir bakıyoruz: Ferrari yok, fiş var. Vatandaşın elinde etiket, onların elinde mikrofon.
Sonuç mu? Ucuz insanların pahalı cümleleri aslında her yerde: markette, sosyal medyada, siyaset meydanında. Ama iş dönüp dolaşıp bize gelince, en pahalı olan hâlâ ekmek, kira ve hayatın ta kendisi oluyor.
Rabbim ben ve alayınızın hayatında ki eksiklikleri tez zamanda doldursın
Direnin ey insanlar, hatta direnirken de gülümsemeyi bırakmayın. Saygı ve hürmetle büyük küçük demeden alayınızın ellerinden öperim…
Unutmadan; Cesaret bulaşıcıdır…
10 kuruşluk pul ve imza…
“Okuyucular üzülmesin, çünkü; Bozkurtlar dirilecektir.”