Apple’ın tek köşesi ısırılmış elmasını bilmeyeniniz yoktur zannımca. Bu elmanın Adem ve Havva’nın cennetten atıldığına rivayet edilen elma olduğu söyleniyor. Peki o zaman Apple bunu yüce yaradanı aşağılamak için mi tek ısırık yaptı demekten kendimi alamıyorum. Yani biliyoruz ki Allah adaletlidir ve sonsuz ilim sahibidir! Adaletli ve sonsuz ilim sahibi bir ısırık olan elma için cennetten iki kişiyi neden atsın değil mi? Şimdi düşünün durun bakalım!
Bu sabaha intihar etmek için çatıya çıkıp, millet tarafından dövülerek indirilen vatandaş gibi başladım.
O zaman İch möchte çiğ köfte, yanaklarında das gamze, tanışırsan ich heisse, tanışmazsan şayze…
İsimsiz insanların cam kavanozlarda ki yaşamını bilir misiniz. Allah kimseyi oralarda tıbbi kadavra parçası oldurtmasın.
Yarım asırlık ömrümde 1 ihtilal, 1 kalkışma, 7 ekonomik kriz, Vietnam savaşı, İran Irak savaşı, Libya savaşı, Sovyet Afgan savaşı, Arjantin işgali, Cnn’de canlı yayınlanan körfez savaşı, Hırvatistan savaşı, Bosna Savaşı, Bosna Soykırımı, Kosova Savaşı, Yugoslavya Nato savaşı, Mısır savaşı, Suriye işgali, Ukrayna savaşı, İsrail’in Filistin mezalimi, İsrail, İran savaşı. Sonra SSCB’nin dağılması, Berlin duvarının yıkılması, 100 yılda bir denk gelen Covit 19 Dünya Salgını, Ajdar ve Nihat Doğan gibi güzide olaylar, krizler ve kişilerle karşılaşmamız ne kadar tesadüf olabilir ki?
“İki dünya arasında araftayım. Birine gidemiyorum, öbürüne sığamıyorum.”
Sandığa ortaklarına oy vermek için gidip, geçersiz oy kullandığını söyleyen ve sandığından geçersiz oy çıkmayan Abdüllatif Şener gibiyim. Sağım solum belli olmaz kendinize dikkat edin. Ne yapacağım belli olmaz bugün…
Geçen hafta neydi la o bütün memleketin babasını gördük. Var olsun hayatta olanlar, Rahmet olsun göçüp gidenlere! Ama yapmayın insanların gözüne sokmayın…
Biliyor muydunuz; bir şeyi isterken sadece hayırlısını istemek yetmezmiş, kolayını da istemek gerekirmiş. Bunu öğrendiğimden beri dua ederken, Allah’tan bir şeyi isterken; ‘hayırlısını kolaylıkla nasip et’ diyorum.
Allah’a zorluk yoktur. Hepimize her şeyin,
hayırlı olanını kolayından nasip etsin inşaAllah.
Murphy diye biri var, çıkmış her şeye bir şey yazmış, bir şey olmamışsa bile, olmuş olabiliceğini o arkadaş o zaman düşünmüş yani.
Murphy kanunları’nın temeli şu söze dayanır:
“Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa; kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir.”
Gerçi bizde ona “GUSÜLÜN ÖNEMİ” deniyor ya neyse.
Devam etmiş bu Murphy amca demiş ki;
Kaybetmeyi göz aldığında kazanıyorsun!
Yalnızlığınla barıştığında seviliyorsun.
İnsanları umursamadığında değerleniyorsun.
Neyi bıraksan o sana çoğalarak geri geliyor.
Bir şey oldu mu arkasından mutlaka zincirleme başka bir şey geliyor zaten. Her şey üst üste gelir, hiç şaşmaz bu. Anlıyacağınız ne ben onu tanırım ne o beni bilir ama o ipne Murphy’nin kanunları hayatımda tam randımanla çalışmaya devam ediyor nedense.
Bu arada Pirinci satarken tartı da ağır bassın diye içine çakıl taşı eklersen, o pirinci kullanacağın gün geldi mi temizlemekten erinmeyeceksin. Hadi ben kaçtım canım kib bay, Pazar’dan Cuma’ya gideyim, anca yer kaparım ne kadan inançlı bir ülkeysek artık…
Aklıma gelmişken; nefret ettiğin insanla iyi geçinme çabasına siz ‘medeniyet’ diyorsunuz ya, ben ‘sahtekârlık’ diyorum. O yüzden anlaşamıyoruz aslında. Yoksa iyi insanlarsınız…
Unutmadan; Cesaret bulaşıcıdır…
10 kuruşluk pul ve imza…