Fenerbahçe’de Hava Puslu…

Azizciler ve Aliciler derken Sarancılar da eklenir mi?
Aslında biraz beklemek, gidişatı izlemek lazımdı fakat ben konuya ne profesyonel spor yorumcuları ne de taraftar gözü ile bir analiz yapmak niyetinde değilim.
Geçtiğimiz 21 Eylül Pazar günü yapılan seçimler ile malum Fenerbahçe kulübünde başkan değişti, Ali Koç gitti, Sadettin Saran geldi.
Bu ani değişim yarattığı şok ile birlikte, akıllarda da sıradan olmayan sorulara zemin hazırladı.
2025-26 ligi yeni başlamış, teknik direktör yeni değişmişken, dereyi geçerken at değiştirmek misali seçime mi gidilir?
Daha bir yıl önce 9 Haziran 2024 tarihinde üçüncü kez seçilip kazanan Ali Koç değil miydi?
Taraftarların da adeta tsunami etkisi yaratan bu seçim aslında zaruret kaynaklı bile bile lades miydi?
Ülkede ki siyasi reformlar Fenerbahçe kulübünede mi sıçradı?
Ali Koç, söz ağızdan çıktı diyerek paldır küldür seçime girerken önceden çizilmiş bir yol haritasında mı ilerliyordu?
Dahası emir büyük yerden gelip demirimi kesti?
Kulübü 20 yıl idare etmiş olan eski başkan Aziz Yıldırım’ın 3 Haziran 2018’de yapılan seçimler ile başkanlıktan gidişi ve yerini Ali Koç’a bırakışı, gerçekten çekilmeklemi sonuçlandı?
Bilirsiniz bizim Ülkenin en büyük zaaflarından birisi koltuktur. Siyasetçisinden dekanına, bakanından muhtarına kimse oturduğu koltuğu kolay kolay terk edemez.
Artık minderin rahatlığından mı yoksa sunduğu imkanların, açtığı kapı kilitlerinin büyüsünden mi bilinmez fakat sonuçta oturanı kaldırmak zordur.
Halimiz toplumca böyleyken, Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olan Fenerbahçe’nin de başkanlık koltuğunu az-buz bir koltuk sanan varsa çok yanılır.
Evet dönemin başkanı Aziz Yıldırım’ın gidişi de aynen böyle oldu, aslında koltuğu bırakmak hiç istemedi hatta seçim öncesi Ali Koç’a ” Gel sen futbolu yönet, ben amatör branşları yöneteyim” teklifinde dahi bulunmuştu fakat yeni başkan ve yönetimi tarafından kabul görmediği gibi, üyelerin bir kısmı tarafından da başkanlık dönemi ile ilgili hakaret ve ithamlar ile gönderilen Aziz Yıldırım’ın üstüne üstlük yıllarca birlikte çalıştığı ekibinin kulüp içerisinde bazı idari bölümlere girip çıkması dahi yasaklandı.
Fakat gelinen noktada, eski başkan Aziz Yıldırım öyle yada böyle verdiği fikirler, maddi manevi destekler sayesinde aslında gölge başkan olarak bir kesimi içeride dik tutmayı ve muhalefeti sürdürmeyi başardı. Yaptığı zeki stratejiler, hatta kimi zaman aksi yaptığı iddia edilen hamleler ile bence ” Kedileri masaya oturttu”
Örnek verecek olursak, şimdilerde Ali Koç’u başkanlıktan ettiği iddia edilen eski teknik direktör Jose Mourinho ile anlaşma fikrinde Aziz Yıldırım’ın isteği ve müdehalesi yok muydu?
Diyeceksiniz ki, ne yani Ali Koç ters köşelere mi getirildi? Olabilir ama en iyi dalgıç, derinlerden narkoz yemeden çıkan dalgıçtır misali kenarlara, köşelere gelmemeliydi.
Sürü psikolojisi, menfaat aidiyeti veya kalpten delice sevgi ne derseniz deyin zeka, hedefi uğruna, çatlağı bulduğu yere sızar. Yaratılışın sistemide böyle değil mi?
Önemli olan böylesine büyük bir kuruluşa başkan olmak, aynı zamanda çok zeki bir stratejist olmayı, yürüdüğün yolda on adım sonrasını hesaplayabilmeyi gerektirir. Eğer ki bu nosyonlara sahipse bir başkan ve sistemin kurtları ile dans edebiliyorsa, bıraktım ötekileştirilmeyi varsın yirmi değil otuz yıl kalsın demez misiniz? Nitekim denildi, sevenleri tarafından hiç vaz geçilmedi öyle ki Aziz Yıldırım kendisini savurmaya çalışanlara rağmen aslında hiç gitmedi.
Tüm bunların dışında başka bir cepheden bakarsak, Fenerbahçe SK. her ne kadar büyük olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçasıdır ve Devlet, meyve vermeyen ağacı, diktiği toprakta boşuna sulamaz. Bu yüzden naçizane fikrim, bir şeylere kafa tutarken teraziyi de karşı tarafın gücüne göre dengede tutmak gerekir.
Burası bir spor kulübüdür siyaset giremez gibi tüm itirazlara rağmen, Fenerbahçe’ye üç yıl önce siyaset girdi aslında. Gazeteci Uğur Dündar’ın Yüksek Divan Kurulu Başkanlığına getirilişi ve ardından sebep olduğu çeşitli spekülasyonlar, ayak oyunları, dönemin gündeminde neredeyse muhalefet partisi CHP nin iç karmaşası kadar hararet yaratmıştı. 2023 yılı Riyad kaosu ise tamamen siyasete hatta uluslararası gerilime evrildi. TFF’ ye itiraz etmek, iki Türk takımını Türkiye Cumhuriyeti 100,yıl kupasını Arabistan’da oynatmak kadar sakil bir duruma düşürmemek adına elin Arabına Atatürk’ü sevmek zorundaymış gibi kendi memleketin de neden Atatürk gıcığınız var diye şart koşmaya çalışmak yerine TFF’ ye baştan tavır koymak gerekmez miydi? Bu kulüp daha önce fetö kumpaslarına direnmiş bir kulüptür zaten.
Bir diğer dikkatleri çeken husus ise 1907 de kurulan Fenerbahçe kulübünün adı, sanki bugüne kadar Kenan Evren’le anılmış da birden bire Atatürk’ü keşfetmiş gibi ataklar yapmasıydı. Oysa en başından beri zaten Atatürk ideallerinin spor kulübü olan, stadına Atatürk’ün imzasıyla sahip olan Fenerbahçe’nin kendini ispat yılları çoktan gerilerde kalmıştı.
Ama gündemin kasıtlı trend markası haline dönüştürülen “Atatürk” modasına omuz veren bir Fenerbahçe olmayı, sanki bir siyasi partinin uzantısıymış gibi “bu topa girmeyi” neden yaptı?
Bugün ülkede Atatürk kavramını hiç sevmeyenleri biliyoruz, laf olsun diye sevenleri biliyoruz, bir de özünde sevenleri biliyoruz.
Fakat bir bildiğimiz daha var ki onlarda Atatürk’ün sadece markasını kullanarak örgütlenen, siyonist, fetöcü alt yapıların çıkar maksatlı sahte Atatürkçüleri…
İşte tam da bu yüzden nasıl din ile devlet işleri birbirine karıştırılmamalı diyorsak, siyaset ile sporda birbirine karıştırılmamalıydı. Tabii eğer herhangi bir sisteme hizmet içerisinde değilseniz.
Ali Koç, hem çok önemli reformlara , hem de ciddi hatalara imza atılan bir dönemin başkanı oldu. Futbol camiasında ki adaletsiz taşları yerinden oynatmaya çalıştı, ses getirdi ve yılmadan üstüne gitti. Belki sadece Ali değil de Ali Koç olmasından kaynaklanan siyasi suistimallere de uğradı. Ve belki de hedefe odaklanırken çatlak seslere çok fazla kulak verdi. Aslında amacı sadece kendisi ile aynı karede olma sendromu yaşayan çakma akılların belki de rotayı bozabileceklerini hesaba katmadı.
Neticede ” Azizciler ve Aliciler” takımına dönüşen ortalıktan yeniden bir bütün Fenerbahçe oluşmalı, sandıktan Sadettin Saran çıktı, yeni başkanın kendisini seçenlerin yanısıra, ” Alicileri ve Azizcileri” de kucaklaması ve ortaya yarın bir gün ” Sarancıları” da çıkartmaması gerekiyor diye düşünüyorum.
Lakin, efsane isim olan Aziz Yıldırım’ı ötelemeye kalkmanın sonuçları ortada. Tecrübeleri, şeffaf ve naturel yapısı ile o, hala daha Fenerbahçe için çarpan cesur bir yürek. Gelmiş geçmiş tüm başkanlar gibi değeri bilinesi bir duayen.
Şimdilik bu kadar, dün dündür, bugün bugündür diyerek izlemeye devam edeceğiz.
Fenerbahçe; Üzerine oynanan oyunları aşmasını bilen, ne badireler atlatıp yıkılmamış, yorulmamış bir camiadır, rüzgar dağdan ne alabilir ki?