Merlant, kişisel yaşamında ve kariyerinde ne istediğini bilmeden, başkalarını hoşnut etmek adına birçok fedakarlık yaptığını itiraf ediyor. Ancak zamanla, insanların kendileri gibi olmalarının en büyük özgürlük olduğunu anlama fırsatı buldu. Bu değişim sürecinin bir parçası olarak sevgilisinden ayrıldı ve kadın arkadaşlarıyla bir araya gelerek yeni bir yaşam tarzı oluşturdu. Bu deneyimde, ataerkil baskının azalmasıyla birlikte duyduğu fiziksel ve duygusal rahatlama onu, bu süreci bir film projesine dönüştürmeye teşvik etti.
İlk olarak, 2019 yapımı romantik drama “Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi” (Portrait of a Lady on Fire) filmi ile uluslararası alanda tanınan aktris, yönetmen Céline Sciamma’dan senaryo yazımında yardım istedi. Bu durum, Merlant’ın deneyimlerini daha geniş bir kitleyle paylaşma isteğini gösterdi. Film, üç kadının hayatına odaklanarak, kadın dostluğu ve dayanışmasını ön plana çıkarıyor. Marsilya’da geçen hikaye, yazar olmak isteyen Nicole, erotik gösterilerle geçinen Ruby ve toksik evliliğinden kaçan Elise adlı üç kadının hayatlarındaki dönüşümü anlatıyor.
Balkon, filmde kadınlar arasındaki samimiyeti ve yakınlığı simgeleyen bir köprü olarak öne çıkıyor. Kadınlar, evlerinde istediği gibi yaşarken, sokak ve cadde gibi kamu alanlarında herkese açık olan fakat kadınlar için yasak olan bağımsızlıklarını deneyimliyorlar. Yönetmenin özgürlük anlayışı, görüntüleri çarpıtmak ve bulanıklaştırmak gibi tekniklerle izleyiciye sunuluyor. Merlant, Emerald Fennel’in “Promising Young Woman” (Yetenekli Genç Kadın) filminden esinlenerek, cinsiyet ayrımcılığı ve cinsel şiddet konularını mizahi bir dille ele alıyor.
AYRIMCILIK
Film, Alfred Hitchcock’un “Rear Window” (Arka Pencere), Jean-Marie Poiré’nin “Le Père Noel est une ordure” (Noel Baba Bir Çöptür), Pedro Almodovar’ın “Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar” ve Quentin Tarantino’nun “Death Proof” (Ölüm Geçirmez) gibi eserlerden de etkileniyor. Merlant, evlilikteki taciz ve jinekolojik muayene gibi günlük yaşamda sıkça karşılaşılan şiddeti vurgulayarak, kadın dayanışması ve kardeşlik temalarına derinlemesine odaklanıyor. Bu sanatçı, toplumda var olan tabu konuları cesur bir şekilde gündeme getiriyor.
FEMİNİST AKIM
Son yıllarda Fransa’da yükselen feminist akım, birçok kadın yönetmenin bu tür yapımlar ortaya koymasına zemin hazırladı. Örneğin, Julia Ducournau, “Grave” (Mezar) filminden sonra “Titane” ile Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazandı. Ayrıca Audrey Diwan, “Happening” (Kürtaj) ile Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülüne layık görüldü. Coralie Fargeat ise “Revenge” (İntikam) filminden sonra, “The Substance” (Cevher) ile Altın Küre’deki en iyi film ve kadın oyuncu ödüllerine aday gösterildi. “Balkondaki Kadınlar”, şiddet ile özgürlük arasında ince bir çizgi çizerken, aynı zamanda komedi ve dram unsurlarını bir araya getirerek dikkat çekiyor.
Filmdeki kadın oyuncular, başta Ruby’de Sohelia Yacoub, Nicole’da Sanda Codreanu ve Elise’de Noémie Merlant olmak üzere, büyük bir başarı sergiliyor. Ek olarak, Magnani karakterini canlandıran Lucas Bravo, “Emily in Paris” adlı popüler diziden tanınmakta. “Balkondaki Kadınlar”, kadınların hayatındaki karmaşayı, mücadeleyi ve dayanışmayı gözler önüne seren etkileyici bir eser olarak öne çıkıyor.