– GÜMÜŞ: Buradaki temel sorun, mimarlığın ve koruma uygulamalarının iktidara bağımlı olarak, bakanlık emirleri doğrultusunda yürütülmesi olarak değerlendirilmektedir.
– AHUNBAY: Mevcut bezemenin altında, 16. yüzyıl kalıntıları bulunmamaktadır. Bugün mevcut durumu kazıyıp, başka bir yerden alınmış bir örneği monte etmek, aslında tarihi yeniden yazmak anlamına gelir. Bezemelerin yeniden üretilmesi ise sahte bir işleme dönüşmektedir.
– BAŞGELEN: Bu şekilde bir müdahale, UNESCO açısından Selimiye Camisi’nin mevcut durumunu tehlikeye atarak uluslararası ve ulusal koruma belgeleri ile çelişmektedir.
***
Edirne İdare Mahkemesi, yüksek kurulun onayladığı projeyle ilgili belgelerin talep edilmesi ve 30 günlük bir süre verilmesi kararını almıştı. Ancak, bu süre içinde Kültür ve Turizm Bakanlığı gerekli belgeleri iletmemiştir. Bakanlık yetkilileri tarafından iletilen bilgilerin ardından, ‘belgelerin 30 Ekim’de gönderileceği’ belirtilmiştir. AKP Edirne Milletvekili Fatma Aksal’ın Selimiye Camii’ne yönelik yaptığı övgü dolu açıklamalar ise kamuoyunda tartışmalara yol açmıştır. Aksal, “Selimiye’nin yaklaşık 100 yılını kurtaracak, 100 yıl daha ileriye taşıyacak bir restorasyon yapıldı” demesi üzerine büyük tepkiler gelmiştir.
Mimar, restorasyon uzmanı ve mimarlık tarihçisi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, konuyla ilgili olarak, “Sıradan bir bezeme programı öne sürülerek, ‘Bu 16. yüzyıla bütünlenmeli’ diye bir gerekçe oluşturulamaz” açıklaması yaptı. Ahunbay, konuşmasına şöyle devam etti: “Kubbede tarihsel katmanlarla oluşan bir anlatı bulunuyor. Kubbe, çeşitli dönemlerde onarımlar geçiriyor ve bu onarımlar onun tarihinin bir parçası haline geliyor. Selimiye, 18. yüzyılda bir deprem yaşamış, nakışları dökülmüş veya eskiyerek elden geçirilmiştir; bu da o dönemin sanat eseri olmasına katkı sağlamaktadır. Mevcut bezemenin altında ise 16. yüzyıl yoktur. Bugün onu kazıyıp, başka bir yerden bir örneği monte etmek, tarihi yeniden yazmak anlamına gelir. Bezemeleri yeniden yapmak, uydurma bir süreçtir. Özellikle dünya mirası olan eserler dikkatle korunmalıdır.”
‘ANITYAPI TASARLANAMAZ’
“Selimiye Camisi, muhtemelen dünya mirası olarak ülkenin en önemli anıt yapılarından biri. Bu anıtın korunma yöntemi, yalnızca mahkeme kararlarıyla değerlendirilemez. Bu durumun büyük bir önemi var ve tartışılması şart” diyen mimar Korhan Gümüş, asıl meselenin mimarlığın ve koruma uygulamalarının iktidara bağımlı olarak görülmesi olduğuna dikkat çekti.
Gümüş, “Oluşturulan kurullar ve danışma organları, kamu tarafı ile kapalı bir ilişki içinde olduğu için, fikir ortamı tuhaf bir şekilde felç olmaktadır. Bunun sonucunda kaybedilen bir geçmişin arayışı içinde hayali bir geçmiş yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu durum, deneysel ve kültürel miras değerleri ile bağlantılı koruma anlayışı ile alakalı değildir. Bu yöntemle anıt yapıların özgün katmanları yok edilmektedir. Hatırlanacağı üzere, birçok alanda ‘Kültürel miras korunuyor’ iddiasıyla yok edilmiş yapılar bulunmaktadır” dedi.
Gümüş, ayrıca her dönemine ait eklerin, uluslararası koruma normları gereğince de önemli olduğunu vurguladı. Gümüş, “Anıtyapının, tasarlanabilecek bir nesne olarak kabul edilmesi temel sorundur. Oysa yapıyla diyalog kurmak ve anlamaya çalışmak, koruma eyleminin yönlendirilmesi açısından kritik öneme sahiptir” ifadelerini kullandı.
‘DANIŞMA KURULU TOPLANMALI’
Ustalık eseri olarak nitelendirilen Selimiye Camisi, Mimar Sinan’ın 80 yaşında yaptığı en önemli eserlerden biri olarak kabul edilmektedir. Yapımına 1568 yılında başlanmış ve 14 Mart 1575’te ibadete açılmıştır. 2011 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Bu nedenle, Edirne Selimiye Camisi’nin restorasyonu, yetkili Bilim Kurulu tarafından onaylanmış mevcut kubbe içi kalem işi projesinin iptal edilip, resmi kimliği olmayan bir heyetin önerdiği yeni restitüsyon projesinin kabul edilmesi, büyük bir tepki ile karşılanmıştır.
Yeni restitüsyon projesine göre, 18. yüzyıla ait kalem işlerinin sökülüp, belirlenen bir isimle yeni uygulamaların yapılması, ilgili çevrelerde büyük tartışmalara yol açmıştır. Koruma mevzuatı açısından, Venedik Tüzüğü ile Burra Tüzüğü (2013) gibi uluslararası ve ulusal tüm koruma belgeleriyle çelişen bu müdahalenin, UNESCO tarafından Selimiye’nin mevcut statüsünü risk altına sokacağı öngörülmektedir.
Bu durum üzerine açılan davada, Edirne Bölge İdare Mahkemesi, 26 Eylül’de toplanarak Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden savunma talepleri için 30 günlük bir süre belirlemiş ve yürütmeyi durdurma kararı almıştır. Bu süreç, dikkatle takip edilmesi gereken önemli bir aşamadır. Selimiye ile ilgili oluşturulan Danışma Kurulu’nun acil olarak toplanarak gerekli izlemeleri yapması ve bu değerlendirmeleri kamuoyuyla paylaşması beklenmektedir.
NEZİH BAŞGELEN
VENEDİK TÜZÜĞÜ’NÜN EDİRNE SELİMİYE’DE GÖZ ARDI EDİLEN MADDELERİ:
Venedik Tüzüğü, tarihi yapıların korunması ve restorasyonu için uluslararası bir çerçeve sunan bir anlaşmadır (1964).
– Madde 9 Onarım, uzmanlık gerektirir. Amacı, anıtın estetik ve tarihi değerlerini korumak ve gün yüzüne çıkarmaktır. Onarım süreçleri, tarihi özgün malzemeye ve güvenilir belgelere bağlıdır. Faraziyenin başladığı yerde onarım durmalıdır; gerekli eklemeler mimari kompozisyondan farklı olabilmelidir. Herhangi bir onarım işlemine başlamadan önce ve bittikten sonra, anıtın arkeolojik ve tarihi incelemeleri yapılmalıdır.
– Madde 10 Geleneksel yöntemlerin yetersiz kaldığı durumlarda, koruma ve inşa için bilimsel verilere dayanan ve geçerliliği kanıtlanmış modern teknikler kullanılabilir.
– Madde 11 Anıta mal edilmiş farklı dönemlerin katkıları saygı görmelidir; onarımın amacı üslup birliği sağlamak değildir. Bir anıt çeşitli dönemlerin izlerini taşıyorsa, alt katmanların açığa çıkarılması, bazı özel durumlarda ve büyük tarihi ağaç ya da estetik değere sahip olmaları halinde haklı çıkarılabilir. İlgili unsurların öneminin değerlendirilmesiyle ilgili karar verme yetkisi bu işin uzmanına aittir.
– Madde 12 Eksik kısımlar getirildiğinde, bütünle uyumlu olmalı; ancak bu onarımın, özgün tanıklığı yanlış bir biçimde yansıtmaması için, özgünden ayırt edilebilir bir şekilde gerçekleştirilmelidir.
– Madde 13 Eklemelere, yalnızca yapının önemli bölümlerine, geleneksel konumuna, kompozisyonuna, dengesine ve çevresiyle olan ilişkisine zarar vermediği durumlarda izin verilebilir.


