VAATLER?..

ÖZEL HABER / ANALİZ
Rüya gibi başlıyor ama riya ile sonuçlanıyor.
Ya vadedenler kör, ya da dinliyor, duyuyor ve destekliyor gibi yapanlar sağır.
Sonuçta hedefe ulaşmak adına “körler ve sağırlar birbirini ağırlıyor.”
Nereden mi çıktı bu söz?
Al sana siyasetin hali!
Al sana sokak dolusu çocuk katili!
Al sana uyuşturucu çıkmazı!
Yıllar geçti, nesiller değişti ama Türkiye aynı girdabın içinde dönüp duruyor.
Sözler veriliyor tutulmuyor, kanunlar çıkıyor uyan yok, aile kavramı çığrından çıkmış, demokrasi ezberde bir kelimeden öteye geçememiş durumda.

Demokrasi Sözde, Özde Değil
Yazar Selmin Pazvantoğlu şöyle soruyor:
“Acaba insan denilen varlık için demokrasi sözde olması gereken ama özde olması mümkün olmayan bir kavram mı?”
Ve ardından ekliyor:
Demokrasi, nefsine hâkim olabilen insanın işidir.
İstediğini yapmak değil, yapmak istediklerini bir başkasının hakkını gözeterek frenleyebilmektir.
Bu tekamüle erişemeyen toplumlarda demokrasi sadece bir tabeladır.
⚖️ Dindar – Ateist Ayrımı Değil, İnsan Ayrımı
Yazar devam ediyor:
Bir ateist, “Ben varsam ölüm yok” diyerek işin içinden çıkar.
Bir dindar ise ölümün, sonsuz yaşama açılan bir kapı olduğuna inanır.
Ama inanmak başka, yaşamak başka…
“Peki gerçekten biliyor mu? Biliyorsa bu ne hal böyle?”
Sorunun özü burada yatıyor.
Cahiller, riyakârlar, çıkarını kutsal maskeyle gizleyenler toplumun damarlarına sızmış durumda.
Bir yanda din, iman adı altında iş çevirenler;
diğer yanda hiçbir dine inanmadığı halde hırs, kibir ve doyumsuzluk içinde boğulanlar.
Cehalet: En Derin Uyuşturucu
Pazvantoğlu, meseleyi çok net tanımlıyor:
“Bahsettiğim okul cahilliği değil, ruh cahilliği.
Hazımsızlığın, karakterini satılığa çıkarmışlığın cehaleti.”
Bir toplumun idari kadrolarında, siyasi partilerinde, medyasında, okullarında, cemaatlerinde eğer cahil ve riyakarlar varsa,
o toplumun geleceği karanlıktır.
Çünkü orada liyakat değil, menfaat geçerlidir.
Tarihle Hesaplaşmak Yerine Ezber Tekrarlamak
Yazar, günümüzün eleştirisini geçmişle bağlantı kurarak sürdürüyor:
“Bugün Erdoğan’a, Bahçeli’ye, Kılıçdaroğlu’na sövenler dün Erbakan’a, Ecevit’e sövüyordu.
Size kim gelse ne yapabilirdi ki?”
Yıllarca değişmeyen kısır döngü, toplumun öz eleştiri yapmamasından kaynaklanıyor.
Bugün sokakta uyuşturucu, kurumlarda yolsuzluk varsa;
bu, yalnızca bir iktidarın değil, dönem dönem susan, görmezden gelen tüm toplumun ortak sorunudur.
️ Gerçek Kıstaslar Belirlenmedikçe
Siyasete girmek, vekil olmak, yönetici olmak için kıstaslar belirlenmediği sürece,
bu ülke “körlerin ve sağırların birbirini ağırladığı” bir sahne olmaya devam edecek.
“Değil Cumhur İttifakı…
Atatürk bile bugün gelse, aynı zorluklarla boğuşurdu.”
Yazarın bu vurgusu, bugüne ayna tutuyor:
Sorun kişilerde değil, düzeni besleyen körlükte ve sağırlıkta.
Son Söz:

Bir toplum, hakikati görmekten korkarsa;
sesi çıkan azınlık değil, suskun çoğunluk belirler kaderi.
Ve bir gün herkes anlar ki:
Körler ve sağırlar birbirini değil, geleceğini ağırlıyormuş.


