USD40,07
%0.07
EURO46,91
%-0.17
BIST10.349,28
%1.79
Petrol69,23
%-1.37
GR. ALTIN4.286,76
%0.47
BTC4.430.274,32
%1.69
İstanbul
Ankara
İzmir
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkâri
Hatay
Iğdır
Isparta
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
  1. Haberler
  2. Gündem
  3. Şiirde Sessizlik: Mertcan Karacan’ın Yolculuğu

Şiirde Sessizlik: Mertcan Karacan’ın Yolculuğu

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bazı kitaplar, kapağında değil, içindeki sessizlikte başlar. Mertcan Karacan’ın “Seni Yanımda Götüremezdim” adlı şiir kitabı da böyle bir suskunlukla açılıyor. Ancak bu sessizlik bir kopuşu değil; derin bir sızıyı, bir izi ve hatırlayış halini yansıtıyor. Üç bölümden oluşan kitap, “birinci ölüm”, “ikinci ölüm” ve “üçüncü ölüm” başlıklarıyla okuyucuya sunuluyor. Her bölüm belirli bir duygunun etrafında yoğunlaşırken, her şiir ise o duygunun derinliklerinde bir yolculuk gerçekleştiriyor.

 

1997 yılında doğan Karacan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Serbest avukat olarak devam ettiği kariyerinin yanı sıra yazınsal üretimini şiir, yazı ve sözcüklerin dilsiz halleri ile sürdürüyor. Tay, Varlık, Sincan İstasyonu ve Cumhuriyet Kitap gibi birçok yayında eserleri yayınlanan şairin bu üçüncü kitabı, önceki eserlerinin ardından gelen en derin ve içe dönük çalışması olarak öne çıkıyor.

 

Bölümlü Kayıp Günlüğü

 

Kitap üç ana bölüm altında toplanmış:

 

Birinci bölüm → “bir rüya için ikilikler”, “gece gece”, “bir tereddütün şiiri” gibi metinlerle düşlerin, gölgelerin ve içsel çalkantıların ilk yankılarını duyuruyor.

 

İkinci bölüm → “kuşku”, “düğüm”, “kambur”, “son” ve “yine de” gibi şiirlerle yavaş yavaş kaybedilen şeylerin ardından iz bırakan tortuları yansıtıyor.

 

Üçüncü bölüm → “giderayak”, “artık”, “temdit”, “yokluğum”, “sonra, silin” ve kitabın adını taşıyan “seni yanımda götüremezdim” şiiriyle kabullenmeyi, vedayı ve belki de yeniden doğmayı simgeliyor.

 

Bu yapı, Karacan’ın şiirsel bütünlüğü sadece dizelerde değil, genel kitap kurgusunda da ustaca inşa ettiğini gözler önüne seriyor. Kitap, adeta bir iç ritüelin üç perdede sahnelenmesi olarak değerlendirilebilir.

 

Dil ve Duygunun Soluğu

 

Karacan’ın dili sade ve duru, imgeleri ise etkileyici bir derinliğe sahip. Şiirler, kendini “anlatmak” yerine “yaşatmak” amacı güdüyor. Örneğin “giderayak” şiirindeki ifadeler:

 

“ihtiyar bir istasyon gibi hissediyorum kendimi…

dönmüyor gidenlerim, bundan mı ya da

ilk gördüğüme açmalı bunu…”

 

Bu dizelerde şair, bireysel hafızanın en hassas noktalarına dokunuyor. Hafıza, bir istasyon gibi; gelenler ve gidenler çok, ancak kalan yok.

 

“şairin odası” şiirinde ise hafıza, artık kelimelere ve kitaplara sığmayan bir yalnızlığa dönüşüyor:

 

“rezillik, öyle ya, rezillik

pek çoğunu tanımadığım bir dünya insan

kalk, ulan, kalk be adam”

 

Bu dizelerde hem şaire hem de okuyucuya yönelik bir sarsılma çağrısı bulunuyor. Bu şiir, sadece bir edebi monolog değil; aynı zamanda bir uyanış manifestosunu temsil ediyor.

 

“Seni Yanımda Götüremezdim” Ne Anlama Geliyor?

 

Kitabın adı, son bölümdeki bir şiirin de adını taşıyor. Bu ifade, yalnızca bir ayrılıktan öte anlamlar taşıyor. Zorunlu bir yalnızlaşma, bir şeyi taşıyamama ya da belki de taşımanın artık imkânsız olduğunu kabullenme hali söz konusu.

 

Bu dizelerde yalnızlık, sadece bir duygusal kırılma değil, aynı zamanda bir varoluşsal hal olarak beliriyor. Karacan, bu yalnızlığı dramatize etmekten kaçınıyor; yalnızca olduğu gibi sunuyor. Sessizlik kadar güçlü bir şey yoktur ya bazen, işte bu kitap o sessizlikle derin bir iletişim kuruyor.

 

Mertcan Karacan’ın “Seni Yanımda Götüremezdim” adlı eseri, bir genç şairin içsel çöküşlerini, yeniden toparlanışlarını ve diliyle yüzleşmelerini konu alan bir şiir güncesi niteliğinde. Bölümlere ayrılan bu “ölümler”, aslında hepimizin yaşam yolculuğunda karşılaştığı içsel ölümleri de simgeliyor. Şiir, burada sadece bir anlatım biçimi değil; aynı zamanda bir hayatta kalma yöntemi olarak öne çıkıyor.

 

Ve kitabın son cümlesi gibi yazının da sonu şöyle olabilir:

“Yine de.”

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
Şiirde Sessizlik: Mertcan Karacan’ın Yolculuğu
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Giriş Yap

Girdap Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!