Dünya Üç Maymunu Oynadı: Suriye’den Gelen Korkutucu Haberler
Dünya, Suriye’deki duruma karşı adeta üç maymunu oynadı. Haftalarca dilini yitiren, görmeyen ve duymayan bir dünya ortamında, tehditler ve tehlikeler büyüdü. Nihayet, Suriye’de toplu katliama girişildiğinde sessizlik sona erdi. Bu duruma tepki olarak, Türkiye ve Avrupa’daki Alevi örgütlenmeleri ile sivil toplum kuruluşlarının çabaları bir miktar karşılık buldu ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Lazkiye ve Tartus illerinde yaşanan şiddet olaylarını kınayarak, HTŞ yönetimini tüm Suriyelilere ayrım gözetmeksizin korumaya çağırdı.
Konseyin açıklamasında, sivil altyapıyı hedef alan saldırıların kınanmasının yanı sıra Suriye genelinde insani yardımların hızla artırılması gerektiği vurgulandı. Ayrıca, sivillere yönelik şiddet eylemlerinin faillerinin hesap vermesi için hızlı, şeffaf, bağımsız, tarafsız ve kapsamlı soruşturmalar yürütülmesi önerildi. Bunun yanı sıra, “yabancı terörist savaşçıların oluşturduğu tehdide karşı kararlı önlemler alınması” talep edildi.
Alevilere Yönelik Şiddet: Devam Eden Vahşet
Lazkiye ve Tartus bölgesinde Alevilere yönelik şiddet olaylarında bir nebze azalma yaşanmış olsa bile, katliamların devam ettiğine dair haberler sıklıkla gelmektedir. Cihatçı grupların kendileri tarafından çekilen vahşet videoları, göç gösterisi, korkutma ve sindirme amaçlı olarak servis edilmektedir. Bu videolarda katliamın gerekçesi olarak sorulan tek bir soru dikkat çekmektedir: “Alevi misin, Sünni misin?” Cihatçılar, “Aleviyim” cevabını aldıklarında, genç yaşlı, kadın erkek demeden öldürüyor, işkence ediyor ve onur kırıcı davranışlarda bulunmaktadırlar. Dini motivasyonları ve fetvalarını benimsedikleri din adamları, Alevilerin katlini vacip görüyor.
Dolayısıyla katledilenlerin, yaygın olarak propaganda edilen “Esat artıkları” ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Birleşmiş Milletler’e göre, öldürülenlerin çoğu yakın mesafeden ateşle öldürülmüştür ve resmi rakam 1383 olarak belirtilmiştir. Ancak, katledilenlerin sayısının bu rakamın çok daha üzerinde olduğu bilinmektedir.
HTŞ Yönetimi ve Cihatçı Gruplar
HTŞ yönetimi, katliamı kontrol dışı grupların gerçekleştirdiğini iddia ederek, sorumluluktan kurtulmaya çalışmaktadır. Birleşmiş Milletler de “yabancı savaşçılara karşı önlem al” çağrısında bulunmaktadır. Irak’ta sayısız toplu Şii katliamında imzası bulunan Colani, şimdi devlet başkanı olarak, içinden geldiği cihadist geleneğin mensuplarını ne kadar kontrol edeceği büyük bir muamma. Cihatçı gruplara karşı etkin önlemler alma konusunda gerçekten irade sahibi olup olmayacağı da tartışmalı.
Yeni Anayasa Taslağı ve Tepkiler
Sonunda, cihatçı grupların cinsinden “mış gibi” yaparak dış dünyanın yaptırımlarından kurtulma çabaları gündeme geldi. Colani, hiçbir meşruiyete veya kapsayıcılığa ihtiyaç duymadan kendisini cumhurbaşkanı ilan etti ve diyalog toplantıları düzenledi. Ancak bu toplantılarda yalnızca kendi gibilerle bir araya geldi. Nihayetinde, bir komisyon tarafından hazırlanan 53 maddelik anayasa taslağını duyurdu. Ancak bu taslak, Suriye’nin etnik, dinsel ve kültürel çeşitliliğine uygun bir temsiliyeti sağlayamadı.
Anayasanın dikkat çeken ikinci maddesinde, “Cumhurbaşkanının dini İslam olup, yasamanın temel kaynağı İslam fıkhıdır.” ifadesiyle Suriye’nin seküler yapısını tehdit eden bir yaklaşım sergilendi. İnanç özgürlüğünün korunması gerektiğine yer verilmesi yanıltıcı görünmektedir; çünkü bu maddede geçen “semavi” tanımlaması, Alevilere ve Dürzilere karşı açıkça bir ayrım yaratmaktadır. Dürziler, seküler bir düzen isterken; Kürtler, etnik çoğulculuk sağlanamadığını vurgulamaktadır. Cihatçı gruplar ise şeriat yasalarının tek kaynak olmasını talep etmektedirler. Suriye’nin seküler yapısının korunmasına dair tartışmalar ise cihatçı gruplar arasında devam etmektedir.


