Varlık Şirketlerinin Gölge Yanları: Sistem mi Kurtarıcı, Yoksa Av Nesnesi mi?
Varlık şirketleri, bankaların bilançolarında biriken ve tahsil edilmesi zorlaşan, “kötü” olarak nitelendirilen alacakların satın alınması ve yönetilmesiyle görevli kuruluşlardır. İlk bakışta, bankacılık sisteminin sağlamlığını ve istikrarını korumak gibi hayırlı bir amaçla kurulmuş gibi görünseler de, varlık şirketlerinin faaliyetleri ve işleyişleri hakkında birçok eleştiri ve endişe mevcuttur. Bu yazıda, varlık şirketlerinin gölge yanlarını, sistemdeki rollerini ve yarattıkları sorunları inceleyeceğiz.
1. Şeffaflık Eksikliği ve Hesap Verebilirlik Sorunu:
Varlık şirketlerinin faaliyetleri oldukça karmaşık ve gizemlidir. Hangi alacakların ne kadarlık bir bedelle satın alındığı, bu alacaklar üzerinde ne tür tahsilat yöntemleri kullanıldığı ve elde edilen gelirlerin nasıl dağıtıldığı gibi bilgilere kamuoyu kolayca erişememektedir. Bu durum, hesap verebilirlik eksikliği ve yolsuzluk riskini beraberinde getirmektedir.
2. Borçluların Mağduriyeti:
Varlık şirketleri, borçluları üzerinde yoğun bir baskı uygulayarak alacaklarını tahsil etmeye çalışırlar. Bu süreçte yasal ve etik sınırların zorlanması, borçluların haklarının ihlal edilmesi ve maddi-manevi mağduriyetler yaşanması yaygın bir sorundur. Özellikle, borçluluklarının büyük bir kısmını ödemiş ve geriye kalan borçlarını taksitler halinde ödemeye hazır olan kişiler, varlık şirketlerinin sert ve uzlaşmaz tutumuyla karşı karşıya kalabilmektedir.
3. Toplumsal Maliyetler:
Varlık şirketlerinin alacak tahsilat faaliyetleri, sadece borçluları değil, tüm toplumu da olumsuz etkileyebilir. Örneğin, borçluların ekonomik ve sosyal açıdan zora düşmesi, aile içi huzursuzluklara ve suç oranlarının artmasına yol açabilir. Ayrıca, varlık şirketlerinin elde ettiği gelirlerin önemli bir kısmı yurtdışına transfer edilebilmekte, bu da ülke ekonomisine katkıda bulunmamaktadır.
4. Sistemin Yapısal Sorunlarına Çözüm Olmama:
Varlık şirketleri, bankacılık sistemindeki köklü sorunları çözmek yerine, bu sorunların yarattığı sonuçları yönetmeye odaklanırlar. Sorunlu kredilerin asıl nedenleri, yani aşırı kredi verme, risk yönetimi eksikliği ve etik dışı uygulamalar gibi konularda köklü bir değişime yol açmazlar. Bu nedenle, varlık şirketleri, kısa vadeli bir çözüm sunmakla birlikte, uzun vadede benzer sorunların tekrar yaşanmasına zemin hazırlayabilirler.
Sonuç:
Varlık şirketleri, bankacılık sisteminin önemli bir parçası haline gelmiş olsalar da, faaliyetleri ve işleyişleri konusunda birçok soru işareti ve endişe bulunmaktadır. Şeffaflık eksikliği, borçluların mağduriyeti, toplumsal maliyetler ve sistemin yapısal sorunlarına çözüm olamama gibi konularda acil adımlar atılması gerekmektedir. Varlık şirketlerinin, etik ve hesap verebilir bir şekilde faaliyet göstermeleri, borçluların haklarını gözetmeleri ve tüm paydaşların refahını gözetecek şekilde yönetilmeleri hayati önem taşımaktadır.