Girdap Haber – Yaşamın Kıyısında Bir Yazar: Mehmet Saatçi’den Ruhun Çığlığı
️ “Küs olsak barışırdık, düşman olsak savaşırdık… Biz seninle göz göre göre ziyan olduk.”
Bu sözler, sadece bir serzeniş değil; yazarımız Mehmet Saatçi’nin iç dünyasının, toplumun kırılgan fay hatlarına tuttuğu aynanın ilk yansıması. Saatçi, yeni yazısında hem bireysel hem toplumsal hafızaya çiviler çakan bir anlatımla karşımızda.
Yenen hak, girilen günah, alınan ah, kırılan heves, kandırılan ruh…
Saatçi, vicdan terazisine koyduğu bu kavramlarla hayatın ödenemez bedellerine dikkat çekiyor. Kul unutur belki ama unutmaz Allah, diyor.
Az’ın ne kadar “çok” olduğunu “yok” bilir.
Yoksulluğun, yalnızlığın, azlığın felsefesiyle bizi tokat gibi uyandırıyor. Gerçekler bu kadar sade, bu kadar net!
“Savaş başlıyor” diye her geceyi ‘kıyamet’ ilan eden medya kurgusuna taş atıyor.
İran medyasının “efsane” açıklamalarını mizahi bir dille eleştiren Saatçi, her an patlayacak bir gerilim balonunun içindeki gerçekle, habercilik tiyatrosu arasındaki farkı yüzümüze vuruyor.
“Burası metrobüs ulaaaan!”
Gündelik hayatın ironisini ustaca kaleme alan yazar, metrobüste fenalaşan Çinli bir kız üzerinden; hayatın, sosyal medyadaki sansasyonlardan çok daha gerçek ve sert olduğunu haykırıyor.
Ve belki de en çarpıcı bölüm: “GİDİYORUM” başlıklı şiiri.
Hastane koridorlarından akıl hastanesine, kırılan dişlerden unutulan hayallere kadar; hayatın yükünü omzuna değil, kalemine yükleyen bir adamın vedası bu…
Ama bu bir kaçış değil; bir ağıt, bir başkaldırı, belki de bir yeniden doğuşun mürekkep kokulu adımı.
“Bir deli, bir akıllıya çok şey öğretir…”
Yazar burada da son sözü fısıldıyor: Bilgelik, delilikle komşudur. Gerçek, bazen aklın değil, yüreğin sınırındadır.
Son söz: Cesaret bulaşıcıdır…
Bu satırlar, sadece bir yazarın çığlığı değil; bu coğrafyada yaşayıp, yorulup, umudunu terk etmeyenlerin ortak hikâyesi. Mehmet Saatçi, sadece yazmıyor; aynı zamanda hepimizin ruhuna bir mektup gönderiyor.