Demokrasinin Önemi ve Güncel Krizler
Halkın egemenliğinin esas alındığı yönetim biçimi olarak tanımlanan demokrasi, günümüzde en yaygın kabul gören kavramlardan biridir. Bir yönetim şekli olarak demokrasinin, bireyler için arzu edilir bir düzen olduğu ortak bir düşünce haline gelmiştir. Bu nedenle, modern toplumlarda vatandaşların yönetimde daha fazla söz sahibi olmalarını sağlamak amacıyla çeşitli katılım mekanizmalarının geliştirilmesi üzerine araştırmalar yapılmaktadır. Ulusal ve bölgesel düzeyde kabul görmüş farklı katılımcı demokrasi uygulamaları, bu çözümler arasında belirgin bir yer tutmakta ve farklı düzeylerde işe yarar uygulamalar gerçekleştirilmektedir.
Demokrasi Krizi ve Popülist Eğilimler
Ancak demokrasi, küresel ölçekte ciddi bir krizle karşı karşıyadır. ABD’den Avrupa’ya, Asya’ya kadar pek çok yerde demokrasi gerilemekte; kişisel hak ve özgürlükler tehdit altına alınmakta, otoriter eğilimler gösteren liderlerin sayısı artmaktadır. Bu krizin bireylere ve onların demokratik anlayışlarına nasıl yansıdığı da dikkate değer bir konudur. Popülist liderler, halkla doğrudan etkileşim kurarak geleneksel mekanizmaları ortadan kaldırmakta, bu durum bireylerin karar süreçlerine daha yakın hissetmesine neden olmaktadır. İnsanlar, kararlarının yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde etkili olduğu hissine kapılarak, otoriter özellikleri olan bu liderlere oy vermekte tereddüt göstermemektedirler.
Örneğin, Avrupa Birliği (AB) 2004 yılında Türkiye’ye Kıbrıs konusunda uyguladığı sert politikalar sebebiyle, Türkiye’nin liberal demokrasi ve ekonomik gelişimi engellenmiş durumdadır. AB’nin bu tür uygulamaları, bir nevi siyasi manevra olarak değerlendirilebilirken, bu stratejilerle Türkiye’nin AB’ye olan bağı zayıflamış; AB’nin siyasi etkisi de zamanla kaybolmuş gözükmektedir. Ayrıca, dünya genelinde yaşanan çatışmalar, örneğin Ukrayna savaşı ve eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yükselişi, demokrasinin tehdit altında olduğu bir ortam oluşturmuştur.
Demokratik Yönetimin Temelleri
Demokratik bir yönetimin varlığı için belirlenen altı temel unsur bulunmaktadır. Bu unsurlar, seçilmiş temsilcilerin varlığı, özgür, adil ve sıklıkla yapılan seçimler, ifade özgürlüğü, alternatif bilgi edinme kaynakları, kurumsal özerklik ve vatandaşların katılımını içermektedir. Ancak eleştirilerin merkezinde, vatandaş katılımının yalnızca seçimlere indirgenmesi ve bu katılımın yetersiz kalması yer almakta, demokratik süreçlerin derinliği sorgulanmaktadır.
AB ve Türkiye İlişkileri Üzerine Eleştiriler
Türkiye’ye, Avrupa Birliği (AB) tarafından verilen Kopenhag Siyasi Kriterlerinin, AB üyesi ülkeler tarafından sıkça çiğnendiği gözlemlenmektedir. Almanya, Fransa ve İtalya gibi AB’nin en etkili ülkeleri, Gazze’deki kriz gibi durumlarda değerler siyaseti ile siyasi ve ideolojik çıkarlara bağlı bir yaklaşım sergilemektedir. Böylece, demokratik değerlere olan inançlarını sorgulatan tutumlar sergilemektedirler. Bu noktada, liderlerin çıkardığı yanlış politikaların bedelini, genellikle halklar ödemekte, temel hak ve özgürlükler üzerinde baskı artmaktadır.
Sonuç olarak, olarak mevcut durumda, ekonomik ve demokratik statüleri eriyen halklar, seslerini duyurma hakları kısıtlandığı için büyük bir mağduriyet yaşamaktadır. Bu durumda, hem yerel hem de ulusal düzeyde demokrasiye olan güvenin zayıflaması, demokratik süreçlerin ve hukuk devletlerinin sorgulanmasına neden olmaktadır.