Suriye’de 2011 baharında serbestlik talepleriyle ortaya çıkan halk hareketleri, Baas rejiminin acımasız şiddet yanlısı eylemleriyle karşılaşarak iç savaşa dönüşmüştür. Bu dönemde, dönemin ABD Başkanı Barack Obama yönetimi, Suriye’nin mevcut yönetiminin tamamen değişmesi gerektiği düşüncesiyle harekete geçmiş ve bir dizi girişimlerde bulunmuştur. Rejim, Suriye halkına yönelik muhalefeti bastırırken, Obama, Ağustos 2012’de yaptığı bir açıklamada, Esed’in halkına kimyasal silah kullanmasının çok ağır sonuçları olacağını belirtip, bunu “kırmızı çizgi” olarak tanımlamıştır.

Obama’nın bu güçlü söylemi geniş yankı uyandırırken, rejim güçleri, söylediklerinden tam bir yıl sonra, 21 Ağustos 2013’te Şam’ın Doğu Guta bölgesinde bir kimyasal silah katliamı gerçekleştirmiştir. Bu saldırı sonucunda 1400’ün üzerinde sivil hayatını kaybetmiştir ve bu durum, Obama’nın bir sözde olduğunu göstermiştir.

“U” dönüşü yaparak hayat verdiği rejim cesaret buldu

Obama, Doğu Guta’daki kimyasal saldırıya derhal bir askeri müdahale ile karşılık vermek yerine, meseleyi ABD Kongresi’ne taşımış ve burada askeri yetki talebinde bulunma kararı almıştır. Ancak, daha sonra Rusya ile yaptıkları uzlaşı doğrultusunda bu talepte bulunmamışlardır. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne (KSYÖ) devredilen süreçte, Esed rejiminden tüm kimyasal stokunu 19 Ağustos 2014’e kadar imha etmesi istenmiştir. Fakat rejim, kimyasal silah kullanmaya devam etmiş ve 4 Nisan 2017’de İdlib’in Han Şeyhun ilçesinde bir saldırı gerçekleştirerek yine sivilleri hedef almıştır. Bu olayda 100’den fazla sivil ölmüş ve 500’den fazla sivil gazdan etkilenerek yaralanmıştır.

7 Nisan 2018’de ise Duma ilçesinde bir diğer kimyasal silah saldırısı gerçekleşmiş, bu saldırıda 78 sivil hayatını kaybetmiş, birçok kadın ve çocuk da zehirli gazlardan etkilenerek tedavi görmek zorunda kalmıştır. Bu olaylar, Obama dönemi Suriye politikasının tartışmalarını daha da derinleştirmiştir.

Pek çok siyasetçi ve akademisyen, Obama’nın Esed rejimine karşı harekete geçmemesini eleştirmiştir. “Kırmızı çizgi” politikasının “tarihi bir başarısızlık” olduğunu herkes kabul ediyor. ABD’nin bu başarısız politikası, Rusya ve İran’ın desteğiyle Esed rejiminin sivil nüfusa yönelik saldırılarını artırmasına yol açmıştır. Obama’nın bu tutumu, Suriye muhalefetinde büyük bir hayal kırıklığına neden olmuş ve Esed rejimini cesaretlendirmiştir.

Muhalefetten desteğini çekip terör örgütü PKK/YPG’ye odaklandı, Rusya’yı da cesaretlendirdi

Obama yönetimi, DEAŞ’la mücadele bahanesiyle Suriye’de terör örgütü PKK/YPG ile ilişkilerini kuvvetlendirmiştir. Amerikalı askerler tarafından eğitilen ve finanse edilen bu terör örgütü ile olan ilişkiler, Obama döneminde daha da pekişmiştir. PKK/YPG, zamanla Suriye’nin üçte birini, en büyük enerji kaynaklarını, barajlarını